Bölüm 4

19K 1.4K 187
                                    

Tüm günü sinir içinde geçirmişti. Akşamın olmasını ve kendini dışarı atmayı beklerken yarın sabah dosyayı masasında istediğini söyleyip çıkan patron iyice sinirlerini germişti. Sabahın köründe başladıkları ve neredeyse akşama kadar yaptıkları ağız dalaşı zaten o dosya içindi.

Bilgisayarına tüm bilgileri yükledi. Patronun noksan olduğunu söylediği ama aslında ileri vadeli çekler olduğu için farklı bir yerde izledikleri tüm çeklerin dökümünü de yanına aldı.

Üç yıldır çalıştığı bürodan ilk kez bu kadar sinirli çıkıyordu. Bunu yapma, dedi kendine. Kapıyı yeniden kapattı. Masasına döndü. Dizüstü bilgisayarı tekrar masaya bıraktı. Koltuğuna oturdu ve o günü düşündü.

Kendisinde de hata vardı. Adam o kadar sinirliyken neden üstüne gitmişti? İşlerin bozulmuş olması zaten herkesin canını sıkarken neden susmamış da kayıtlarda hata olmadığını ısrarla söylemişti?

Çünkü canı sıkkındı. Çünkü kendisi de sinirliydi. Çünkü artık ucu ucuna yetiyordu maaşı. Zam isteyeceği ortam da yoktu. Çünkü muhasebe kayıtları zaten kendisindeydi ve şirketin ne durumda olduğunu en iyi o biliyordu.

Yarın dosyayı patronunun istediği gibi hazırlanmış olarak getirecekti. Sakinleşmiş olarak kalktı koltuğundan. Bilgisayarını yeniden eline aldı. Kravatını gevşetti. Son anda aklına geldiği için odasındaki kasanın kilidini kontrol etti. Kilitlemişti.

Kapıyı ikinci kez kilitlediğinde az önceki siniri büyük ölçüde yatışmıştı.

Vardiyadaki işçiler yarım saat kadar önce çıkmıştı. Genelde sona o kalırdı zaten. Aslında büroda kalsa ve çalışsa daha verimli olabilirdi ama akşam maç vardı. Maçı evinde izlemek istiyordu. Maçtan önce ve sonra çalışırsa sabaha dosya hazır olurdu.

Fabrikanın arkasındaki toprak alana doğru yürüdü. Otopark olarak kullandıkları yerde külüstürü onu bekliyordu. Bu akşam da teklerse tamire götürecekti. İki gündür stop edip duruyordu. Yine bir yerlerine para sıkışmıştı, belli... Aslında satsam da kurtulsam, dediği zamanlar daha çoktu ama yenisi alacak parası olana kadar idare edecekti.

Arabanın yanına geldiğinde kapısını açtı ve elindeki dosyayı yan koltuğu attı. Bilgisayarın çantasını arka koltuğa koydu. Kısa kollu mavi gömleğinin üstüne taktığı lacivert mavi çizgili kravatını da çıkarttı bilgisayarın yanına attı. Sonra koltuğa oturdu.

Duyduğu tok ayak sesi ile kafasını çevirdiğinde son gördüğü kendisine doğru gelen kurşundu...

***********

Fevzi Başkomiser, müdürün odasında tanıştığı meslektaşı ile kısa koridoru geçmiş, kendi bürosuna girmişti. Odanın iki kapısı vardı. Biri direkt koridordan girilen kapı, diğeri ekibinin paylaştığı büyük salondan girilen kapı. Şimdi koridordakini kullanmıştı. Tüm binayı saran kasvetli görünüm bu odaya da hâkimdi. Teknoloji artık polisin de emrindeydi ama duvar renklerinin ve mobilyaların kasveti bilgisayarların modernliği ile bile dağılmıyordu. Fevzi Beyin masasının üstü dosyalarla doluydu. Sonuçlanan, devam eden, mahkemeye gönderilmek için imza bekleyen onlarca dosyanın ardındaki yerini halefine gösterdi. Ama Hakan, Fevzi Başkomiser o binayı terk etmeden o koltuğa oturmayacağını biliyordu.

"Amirim, siz buyurun lütfen."

Fevzi Bey, yerine oturduktan sonra masasındaki telefonu kaldırdı.

"Kimler burada? Bir gelin odama." diyerek kapattı.

Kısa süre sonra odaya ikisi resmi, ikisi sivil giyimli dört polis girdi. Hakan'ın kendi ekibini ilk görüşüydü bu.

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR!Where stories live. Discover now