Bölüm 25

15.7K 1.2K 81
                                    

Mert, sabah işe gelirken yeni kararlar vermişti. Artık Yağmur yüzünden üzülmeyecek, ona gereğinden fazla değer vermeyecekti. Onun da başkaları ile çıkma zamanı gelmişti. Öğlen paydoslarında dışarı çıkacak, akşamları arkadaşları ile takılacaktı. Eczanede işe başlamadan önce neler yapıyorsa aynı hayatına geri dönecekti. Hayatını sil baştan değiştirecek kararlar da alacaktı. Nil ablasının hep söylediğini yapacak, üniversite sınavına hazırlanacak ve eczacılık fakültesini tutturacaktı.

Dükkânı açtığında yan taraftan Nil'in şarkı mırıldanan sesini duydu. Nil ablanın neşesi yerinde, diyerek arka tarafa geçip gömleğini giydi. Ön tarafa geri döndüğünde Yağmur kapıdan giriyordu. Onun da yüzü çok neşeliydi. Belli ki hafta sonu güzel geçmişti. Karşılıklı kuru bir günaydın dedikten sonra Yağmur da arka tarafa geçip gömleğini giydi. Nil'in sesi ona da ulaşmıştı. Merakına yenilip kuaför ile aradaki kapıyı açtı. Nil mutfakta kurabiye yapıyordu.

"Günaydın Nil abla! Hafta sonun çok güzel geçti galiba?"

"Nerden anladın?" derken yüzüne yeniden kocaman bir gülümseme yayılmıştı.

"Hem şarkı söylüyorsun hem kurabiye yapıyorsun hem de yüzünde koca bir gülümseme var." Sanki anlaşılmaması mümkün değilmiş gibiydi Yağmur'un tavrı.

"Evet, canım çok güzeldi. Bol bol güneşlendim, yüzdüm ve dinlendim. Tatile gerekten çok ihtiyacım varmış. Uzun tatil öncesi bu bile ikramiye gibi geldi." Elbette Hakan'dan bahsedemezdi. Onu daha kimseye anlatamazdı.

"Ne güzel. Ben de çok güzel bir hafta sonu geçirdim. İlhan beni arkadaşları ile tanıştırdı. Hepsi çok tatlılar. Gerçi çok zengin hepsi ama beni de içlerine kabul ettiler."

"Yağmur, dikkatli ol olur mu ablam. Üzmesin seni sonra."

"Ay abla sen de Mert gibi konuştun. Üzmez İlhan beni. El üstünde tutuyor."

"Tatlım, sen dikkatli ol yeter."

"Tamam abla. Merak etme."

Nil, nedense olumsuz bir şeyler olacağını hissediyordu. Ama adını koyamadığı için sadece uyarmakla yetinmişti.

Kurabiyelerine geri döndü. Canı bir şeyler yapmak istemişti. Neşesini dışa vurmanın en güzel yoluydu. İkinci tepsi de bittiğinde kuafördekilerin de hepsi gelmişti.

Saat dokuz olduğunda cep telefonu çaldı. Ekranda Hakan'ın adını okuyunca heyecanlanmıştı. Kimsenin olmadığı mutfak tarafına doğru yürüdü. Üçüncü çalışında açtı telefonu.

"Müsait değilsin galiba?" Hakan, konuşamadan kapatacak olmanın üzüntüsünü duyuyordu.

"Şimdi müsaidim. Sakin bir yere geçtim."

"Öyle mi? Sevindim. Nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim. İki iş arasında sesini duymak istedim."

"Çok iyi yaptın. Kurabiye sever misin?"

"Üzümlü mü?"

"Demek ki bir tepsi de üzümlü yapacağım. Yarın getiririm."

"Zahmet etme. Başka zaman yaparsın."

"Zahmet olmaz. Zaten sabahtan beri kurabiye yapıyordum. Senin için de yaparım."

"Beni şımartma. Hep isterim."

"Önce bir beğen de istersen yaparım."

"Anlaştık... Nil?"

"Efendim?"

"Hafta sonu iyi ki geldin."

"Sen de. Dikkat et kendine lütfen." Sesinde Hakan'ı kaybetme korkusu vardı. Engelleyememişti sözlerin dudaklarından dökülmesini.

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR!Where stories live. Discover now