Ortama bir sessizlik çöktü. Taehyung geride kalmış, ikisini izliyordu. Jaehyun sonunda derin bir iç çekti ve ipi boynundan çıkardı. Tereddütle Namjoon’a uzattı.

“İşte, al... Ama onu yok etme. Belki yine takarım.”

Namjoon nesneyi eline aldığında lateks eldiven taktı. Dikkatlice plastik bir torbanın içine koydu ve kapattı. Ardından başını kaldırıp Jaehyun’a baktı.

“Bir daha böyle bir şey yapma. Hayat sadece senin değil. Bu sığınakta kaç kişinin yaşadığını hatırla.”

Jaehyun başını sallamadan döndü ve uzaklaştı. Artık biraz sessizdi.

Namjoon torbayı elinde tutarken derin bir nefes aldı. “Bununla neler yapabiliriz acaba…”

Tıbbi araştırma alanı, sabahın ilk ışıklarında bile loş ve sessizdi. Raflarda sıralı ilaç şişeleri, mikroskoplar ve steril el aletleri duruyordu. Burası, Jin’in evi gibiydi. Sığınakta geçirilen her günden sonra bu alan onun için sadece bir görev değil, bir kaçış yeriydi. Tüm kayıpların ardından, bedenlerin suskunluğunu buradaki not defterlerine dökerdi.

Kapı yavaşça açıldı ve içeriye Namjoon girdi. Elinde saydam bir torba vardı. Torbanın içinde buruşmuş, garip bir şekilde parlayan, gri-yeşil renkte kıvrılmış bir şey vardı. Jin hemen başını kaldırdı.

“Bu da ne?” dedi merakla. Yavaşça ayağa kalktı ve masaya yaklaştı.

Namjoon torbayı dikkatlice masanın üzerine bıraktı. “Bu parçayı nereden buldun?” diye sordu Jin, dikkatle gözlerini torbaya dikerken.

Namjoon yüzünü buruşturdu. “Aptal Jaehyun... kolye yapıp boynuna takmış,” dedi sinirle. “Boynunda asılı halde geziyordu. Gururla gösteriyordu. ‘Yaratığın kuyruğuymuş.’”

Jin’in gözleri büyüdü. “Ne?”

Namjoon başını salladı. “Evet. Ve en kötüsü, hâlâ aktif olabilir.”

İkisi de bir anda ciddileşti. Jin eldivenlerini taktı, steril pensi aldı ve yaratık parçasını torbadan çıkardı. Titizlikle mikroskop altındaki özel slayta yerleştirdi.

Namjoon mikroskopa eğilirken Jin yavaşça yanında durdu. “Daha önce böyle bir yapı görmedik değil mi?”

Namjoon, gözlerini mikroskopta hücrelere odakladı. “Hayır… ve bu... bu şey hâlâ canlı olabilir.”

Jin’in gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Parça… canlı mı?”

“Yarı canlı diyelim,” dedi Namjoon. “Ama dikkatli bak. Hücreler arasında hâlâ zayıf bir elektriksel bağ var. Sanki iletişim kuruyorlarmış gibi. Yaratık koparılmış olsa da... içinde bir düzen hâlâ çalışıyor.”

Jin başka bir lens aldı ve örneği ışık altına soktu. Farklı dalga boylarında incelemeye başladı. Bu sırada Namjoon arka masadaki analiz cihazını hazırladı.

Bir süre sessizlik oldu. İkisi de sadece çalıştı. Sığınağın diğer bölümlerinde yaşam devam ederken, burada iki bilim insanı ölümle yaşam arasındaki sınırı çözmeye çalışıyordu.

Cihaz bip sesiyle analiz verilerini çıkartmaya başladı. Jin ve Namjoon ekrana yaklaştılar.

Ekranda akan verilerden biri Jin’in dikkatini çekti.

“Sinyal frekansı… 89.3 Hz,” dedi. “Bu bir... salınım frekansı. Yani... bu parça sinyal gönderiyor olabilir mi?”

Namjoon anında başını kaldırdı. “Evet! Aynı şeyi ben de düşündüm. Hatırlıyor musun, dün gece yaratıkların çekilmeden önce çıkardığı o düşük uğultuyu? İşte o da 89 civarındaydı. Kolye bu frekansı taklit ediyor olabilir.”

Jin düşündü. “Ya da... yaratıklar bu sinyali tanıyor. Belki de bu sinyal bir tür çağrı.”

Namjoon, Jin’in sözlerine karşılık hemen başka bir pencere açtı. “Ben bir karşılaştırma yaptım. Kolye parçalarının simgesel yapısını tarattım. Tahmini eşleşme yaptırdım...”

Ekrandaki şekil büyütüldü. Yaratık parçasındaki hücresel yapı, spiral benzeri iç içe geçmiş desenlerden oluşuyordu.

Namjoon devam etti. “Ve bak... Jimin’in kolyesi.”

Ekranda dondurulmuş bir görüntü belirdi. Yoongi’nin toplantıya çağırdığı gece, Jimin’in başını yana çevirdiği an. Kolyesi tam ortada netçe görünüyordu. Taşın merkezinde spiral bir sembol vardı.

Jin’in sesi kısıldı. “Aynı desen…”

Namjoon başını salladı. “Aynı frekans. Aynı yapı. Ve muhtemelen... aynı kaynak.”

Jin bir an durdu. Yavaşça sandalyesine oturdu. Ellerini dudaklarına götürdü.

“Bu çocuk... Jimin... onlara bağlı olabilir.”

Namjoon gözlerini kapattı. “Veya onlar... ona bağlı.”

O anda odada hafif bir titreşim oldu. Her ikisi de başını kaldırdı. Cihaz bip sesi verdi.

Jin hemen kontrol etti. “Bir şey oldu… Frekans geçici olarak yükseldi. Sanki bir şey onu uyarmış gibi.”

Namjoon’un sesi ciddileşti. “Bu parça... bir yerle iletişime geçti. Belki de... kolyeyle.”

Jin’in sesi kısık ama netti. “O kolyeyi... bir an önce alıp incelemeliyiz.”

Namjoon ise başını salladı. “Ama dikkatli olmalıyız. Jimin zaten herkesin hedefi hâline geldi. Ona zarar verecek her adım... onun içindeki güvensizliği büyütür.”

Jin iç çekti. “Ona yardım etmek istiyoruz. Ama önce neyle karşı karşıya olduğumuzu anlamamız gerekiyor.”

Bir an durdular.

Sadece cihazın yavaş bip sesleri duyuluyordu.

Ve belki de... yaratıkların çok uzaklardan duyduğu bir çağrının yankısı.

 yaratıkların çok uzaklardan duyduğu bir çağrının yankısı

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

Bu Jaehyun karakterini çok seviyorum niyeyse. Benim gibi başıboş, her şeye karışan ve komik  nfjfjf  😃

En çok sevdiğiniz karakter?

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: Jun 22 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

broken dawn ㄨ yoonminKde žijí příběhy. Začni objevovat