Part 6

66 13 4
                                        

Güneş henüz doğmamıştı ama sığınağın içinde yeni bir gün çoktan başlamıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Güneş henüz doğmamıştı ama sığınağın içinde yeni bir gün çoktan başlamıştı. Saat sabahın beşi civarıydı. Tüm sığınak, dün yaşanan dehşetin etkisinden henüz kurtulamamış olsa da görevli olan herkes otomatik bir alışkanlıkla kalkıp işine koyulmuştu.

İlk olarak güvenlik ekibi harekete geçti. Kapıların etrafı, koridor köşeleri ve seranın bağlantı noktaları kontrol edildi. Her biri ellerinde elektronik dedektörlerle geziyordu. Yaratıklardan kalan izleri, virüs emarelerini ya da herhangi bir anormalliği kontrol ediyorlardı. Özellikle yaratıkların geçtiği düşünülen noktalarda, duvarlar tarandı. Parmak izine benzer yapışkan izler bulunduğu söylendi. SooYeon, bu izlerin mikroskobik örneklerini almak için bölgeye çağrıldı.

Temizlik ekibi kan izlerini ve parçalanmış eşyaları temizlemekle meşguldü. Dün geceki saldırının ardından oluşan kaos izleri hâlâ tazeydi. Her süpürge sesi, her su damlası geçmişin yankısını taşır gibiydi. Özellikle tuvalet bölgesinde yere sinmiş kurumuş kanlar kazınıyordu. Kimi yerde parçalanmış kumaş parçaları ya da ayakkabı kalıntıları bulunuyordu. Bunların kime ait olduğunu kimse yüksek sesle sormuyordu.

Mutfak ekibi hummalı bir şekilde çalışıyordu. Eunmi her ne kadar geceyi gözyaşlarıyla geçirmiş olsa da sabah ilk uyananlardan biri olmuştu. Gözleri hâlâ şiştiğinden kimseyle göz teması kurmamaya çalışarak çorba kazanını karıştırıyordu. Onun yanında sessizce çalışan iki genç ise ekmekleri dilimliyor, tabakları sıraya diziyordu. Herkes işini yapıyordu ama kimse konuşmuyordu. Sığınağın içindeki sessizlik, huzurdan değil, boğucu bir gerilimden doğuyordu.

Hoseok ise her zamanki gibi sabah kahvaltısını dağıtmakla sorumluydu. Elinde büyük bir tepsi, içindeki metal tabaklarla tek tek odaları dolaşıyordu. Dün geceki olayın ardından insanlara bağırmış, "PANİKLEMEYİN!" diye haykırmıştı. O sesi herkesin kulağında yankılanıyordu hâlâ. Bu yüzden şimdi insanlar ondan yemek alırken bir adım geride duruyor, gözlerini kaçırıyorlardı. Fakat Hoseok, her zamanki o sıcak gülümsemesini yüzüne yerleştirmişti. İnsaniyetini korumaya kararlıydı.

“Al bakalım, bu sabah biraz daha fazla koydum,” dedi küçük bir çocuğa çorbasını uzatırken. “Güçlü olman lazım, değil mi Yi-Joon?”

Çocuk başını salladı ama gözleriyle annesinin arkasına saklanmayı tercih etti.

Hoseok her bir kişiye aynı ilgiyle yaklaştı. Kimsenin tedirginliğini yüzüne vurmadı. Onların yüzündeki korkuya karşılık umut sunmaya çalıştı. Sığınak bir arada kalacaksa, birilerinin güçlü görünmesi gerekiyordu. Hoseok bunu kendine görev edinmişti.

Ama bugün eksik olan biri vardı.

Jimin.

Olayın ardından, Yoongi’nin kararıyla güvenlik gerekçesiyle izole bir odaya kapatılmıştı. Kapının dışında iki nöbetçi vardı. Küçük, penceresiz bir odadaydı. Duvarlar metal kaplamalıydı, içeride sadece bir yatak, bir masa ve küçük bir lambayla aydınlatılmış bir köşe vardı. Duvarda eski bir posterin yırtılmış parçası rüzgarla kıpırdıyor gibiydi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 22 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

broken dawn ㄨ yoonminWhere stories live. Discover now