Yıl: 2147
Dünya, 20 yıl önce uzaydan gelen bilinmeyen bir varlık türünün istilasına uğradı. Bu yaratıklar, iğrenç, hızla çoğalan ve insana saldıran canlılar-şehirleri, kıtaları yok etti. İnsanlık, hayatta kalabilmek için yer altı tesislerine, labora...
Bütün bu sessizlik, yerini dehşet dolu bir çığlığa bıraktı.
Tuvalete gitmek için yerinden kalkan hamile bir kadın, kapıyı açmak üzereyken yaratıkla yüz yüze gelmişti. Gözleri korkuyla büyüdü, dudaklarından çıkan tek şey bir çığlıktı. Ardından yere yığıldı. Kan... her yere yayılmıştı. Gözleri hâlâ açıktı.
Görevlilerin odasında o çığlık yankılanınca herkes yerinden fırladı.
Taehyung ve Jungkook anında silahlarına sarıldılar. Sooyeon defterini fırlatıp kapıya koştu. Bir şeylerin ters gittiğini anlamışlardı.
Ama geç kalmışlardı.
Tüm yaratıklar bir anda harekete geçti. Duvarlardan süzülerek, yerlerde kayarak, gölgelerin içinden saldırdılar. İnsanlar panik içindeydi. Çocuklar ağlıyor, kadınlar kaçmaya çalışıyor, yaşlılar dua ediyordu. Hiçbir şey işe yaramıyordu.
Görevliler savaş pozisyonuna geçti.
Minho önde, elektrikli çubuğuyla bir yaratığın gövdesine vurdu, ama hiçbir işe yaramadı. Yaratık sanki çarpılmış gibi titredi ama sonra daha da agresifleşti.
Jin ve Namjoon, yaralıları korumaya çalışıyordu.
Jaehyun ise olan biteni görünce hemen geri çekildi. "Ben lider olacağım diyordum ama bu ne amk!" diyerek odasına koştu. Kapıya ulaşmadan bir yaratık bacağına yapıştı.
"AHHHH-Bırak lan beni! Siktiğimin ucubesi!"
Canavarı dizinin altından bıçağıyla keserken bağırıyordu: "Seni sikik yaratık! Benim gibi bir adama nasıl dokunursun?!"
Kanatlı kolu kopan yaratık geri çekildi, ama ölmüyordu. Jaehyun zar zor içeri atlayıp kapısını kilitledi.
Yaratıklar ölmüyordu. Görevliler ellerinden geleni yaptı, ama yalnızca iki tanesi yok edilebildi. Beş kişi ölmüştü. Kan, duvarlara sıçramıştı. Bağrışmalar... feryatlar...
Hoseok insanların etrafında koşturuyor, herkesi bir araya toplamaya çalışıyordu. "Birleşin! Ayrılmayın! Lütfen!"
Ama imkansızdı. Herkes kaçıyor, bir yerlere sığınıyordu. Korku her yanı sarmıştı.
Ve o sırada...
Yoongi, yaratıklardan biriyle boğuşuyordu. Tetiğini çekmiş, birini devirmişti. Ama diğer yaratık sessizce arkasından yaklaşıyordu. Kanatlarını açmıştı, kol gibi uzantısı boynuna uzanmak üzereydi.
Tam temas edeceği anda
"Dur!" Jimin'in sesi yankılandı. Tüm kaosun ortasında, bu ses sanki her şeyi durdurmuş gibiydi.
Gözlerinde yaş vardı. Korku, dehşet, ama bir o kadar da kararlılık...
Yaratık, Yoongi'ye ulaşmak üzereyken Jimin önüne atladı.
Elini uzattı. Sadece bir kelime.
"Dur."
Yaratık, Jimin'in avucuna dokunduğu anda... bir şey oldu. Sanki bedenine bir elektrik akımı çarpmış gibi sendeledi. Ardından yere düştü. Sessizce...
Ve ardından... eğildi. Jimin'in önünde.
Sanki... bir liderin önünde diz çöküyor gibiydi.
Diğer yaratıklar da Jimin'i fark etmişti. Saldıranlar birer birer durdu. Ardından, yavaşça... Jimin'in önünde hizalandılar. Hiçbiri konuşmadı. Ama hepsi, onu tanıyor gibiydi.
Gözleri parlıyordu.
Yoongi, hâlâ yerdeyken olanlara anlam veremiyordu. Gözlerini Jimin'e çevirdi.
"Sen... nesin?" diye fısıldadı.
Ama Jimin de aynı soruyu kendine soruyordu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Kısa oldu ama olsun güzeldi. Umarım beğenirsiniz.♥️ İyi okumalar.