"Yaratıklardan biri... dış bariyere çok yaklaştı! Minho'nun tuzakları devreye girmedi!"

Minho kaşlarını çattı. Bilimsel bir şekilde eğilmiş olduğu masanın başından kalktı. "İmkânsız. Tuzaklar çalışıyordu. Sadece... belki enerji zayıflamıştır."

"Yani artık dış kapımız da güvenli değil mi?" diye fısıldadı bir hayatta kalan, sesi titriyordu.

Yoongi, bir adım öne çıktı. "Tüm girişleri yeniden kontrol edeceğiz. SooYeon, Haejin, seninle geliyorum. Bu gece devriyede olacağız. JaeHyun nerede?"

Tam o anda arkadan bir ses duyuldu. "Beni mi özledin, lider?"
Kapının hemen önünde Jaehyun belirdi. Gözleri alaycıydı, ağzının kenarında küçük bir gülümseme vardı. Gelişi bile rahatsız edici bir sessizlik yarattı.

"Sen neredeydin?" diye sordu Yoongi, sesinde bariz bir soğukluk vardı.

"Kaynak arıyordum," dedi Jaehyun, omuz silkti. "Herkes burada oturup ağlarken, birilerinin dışarı çıkması gerekiyor."

Haejin, ona saldırmaya hazır gibi bir adım attı ama Yoongi eliyle onu durdurdu. Aralarındaki gerilim sığınaktaki havayı daha da ağırlaştırmıştı. Jaehyun'un varlığı, grubun içinde bir çatlak gibiydi. O asla Yoongi'nin emirlerine sadık kalmaz, kendi kurallarını koymak isterdi.

Jimin, Jaehyun'a baktı. Onun enerjisi, diğerlerinden farklıydı. Belki de bu yüzden Jimin, tehlikenin sadece dışarıda değil, içeride de olabileceğini anlamıştı.

Jaehyun, sığınağın tam ortasında ayakta duruyordu. Gözleri bu kez Sooyeon'a kaydı. Kadın sessizce onu izliyordu ama yüzünde herhangi bir ifade yoktu. Ne tiksinti, ne ilgi. Sadece dikkatli bir duruş.

"Yine karanlıkta kayboldun, Sooyeon," dedi Jaehyun, sesi alaycıydı. "Sana her baktığımda acaba gerçekten var mısın diye düşünüyorum."

Sooyeon gözlerini ondan ayırmadan bir adım ileri çıktı. "Senin gözlerin yalnızca boşlukları görmeye alışık olabilir, Jaehyun," dedi sakin ama sert bir tonda. "Gerçek insanları değil."

Jaehyun sırıttı. Bu cevap onu rahatsız etmemişti, hatta daha da eğlendirmişti gibi görünüyordu. "Acımasız ve güzel. Tam bir ölüm meleği. Belki bir gün seninle dışarıda bir görev paylaşırız, ne dersin?"

Haejin mırıldandı. "O günü sabırsızlıkla bekliyorum. Çünkü ya sen dönemezsin ya da konuşamazsın."

Yoongi, grubun içindeki bu gerginliğe kısa bir bakış attı. "Yeter."
Sesi sakin ama emrediciydi. Herkes bir anda susmuştu.

"Jaehyun," dedi Yoongi, ona doğrudan bakarak, "enerji panellerini kontrol et. Eğer kapanma riski varsa, yarın dış devreyi yeniden bağlayacağız. Minho seninle gelsin."

Jaehyun gözlerini devirdi ama başını eğerek, "Anlaşıldı, lider," dedi. Ardından Minho'nun omzuna hafifçe vurdu. "Hadi bilim adamı, biraz macera zamanı."

Minho hiçbir tepki vermedi. Sessizce malzeme çantasını alarak Jaehyun'un peşine düştü. Gittikleri yöne bakan Sooyeon, dudaklarını sıkıca kapattı. Onun Jaehyun'a güvenmediği açıktı. Ama bu konuyu yüksek sesle dile getirmemişti, henüz.

Sığınaktaki hava yeniden ağırlaştı. Yoongi, Sooyeon'a döndü. "Sen de benimle gel. Haritanın doğu tarafında bir şey var, emin olamıyorum ama dikkatimi çekti."

Sooyeon başını salladı ve Yoongi'nin arkasından yürüdü. Jimin onları izliyordu. Her ne kadar görevli olmasa da, liderlerin kimler olduğunu, kimin gerçekten tehlikeli olduğunu anlamaya başlamıştı. Özellikle Jaehyun.

broken dawn ㄨ yoonminWhere stories live. Discover now