Sonra da kendisine güldü... Falı bu kadar kafaya takacak değildi ya...

*****

Pazartesi günü nöbetin devamı olunca daha da yorucu bir gün olmuştu. Eve girdiğinde yeni alınan eşyalarına şöyle bir baktı. Gerçekten evin havası değişmişti.

Alırken ne yapacağını anlamadığı ama şimdi orta sehpa olarak duran eski kapı ise çok güzel bir işçiliğe sahipti. Tüm yerler çeşit çeşit el işi kilimler ile kaplanmıştı. Eski kilimlerin bir kısmında delikler sökükler bile vardı. Ama o görüntü bu evde fakirliği değil kullanılmışlığı çağrıştırır olmuştu. Bu havayı sevdiğini hissetti. Handan gerçekten güzel iş çıkartmıştı ama çok yorulmuştu. Pazar sabahı kahvaltıyı birlikte yapmışlar Hakan evden çıktıktan sonra Handan evi kendince yeniden düzenlemişti.

Mutfağa girdiğinde buzdolabının üstünde bir not gördü. Kardeşi dün yemek pişirmiş onun için buzluğa atmıştı. Ama şimdi onları bile ısıtacak hali yoktu. Zaten yemiş de gelmişti. Aynı gün üç cinayet haberi gelmiş oradan oraya koşturmuşlardı. Zaten noksan kadro böylece daha da eksilmiş işler dağ gibi yığılmıştı.

Evin camlarını açıp havalandırdı. Kendine bir kadeh şarap koydu. Bu da son zamanlarda edindiği bir alışkanlıktı. Kendine gelmek için tek kadeh yetiyordu. Televizyonu açıp karşısındaki koltuğa uzandı. Elindeki işlerin çoğunu sonuçlandırmıştı ama travestilerin ikisinin de katili ile ilgili en ufak bir delil bulunamamıştı.

Yapılan otopsilerde öldürücü aletin ne olduğu net anlaşılamamış ama yakın bir mesafeden dondurma külahı gibi şekli olan bir delici aletin kalbe saplandığı anlaşılmıştı. Aletten kesinlikle iz kalmıyordu. Tek olan kalbin üstündeki delikti. Çoğu kişi kalbin gerçek yerini bile bilmez akciğerlerini kalp olarak gösterirken bu kişinin kalbi tek seferde tutturması tıp eğitimi almış olma ihtimallerini kuvvetlendiriyordu. Önce bu düşüncelere ardından da derin bir uykuya dalmıştı...

Acı acı çalan ev ve cep telefonunun sesi ile zor açtı gözlerini. Saat sabahın altısıydı ve o hala koltuktaydı. Orada üstündekilerle uyumuş, boynu ve sırtı açık camdan gelen rüzgâr yüzünden tutulmuştu. Zorlukla doğrulup telefonuna baktı. Akın'ın adını görünce hemen açtı.

"Ne oldu yine sabah sabah?"

"Amirim, günaydın. Üçüncüsünü bulmuşlar bu sabah." Ne Akın açıkladı ne de Hakan sordu.

"Adresi ver." dediğinde ev telefonunun sustuğunu fark etti. "Evi de siz mi arıyordunuz?"

"Evet amirim. Sizi uyandıramadık."

"Telefonları uzakta bırakmışım. O yüzden duymadım. Yarım saate kadar oradayım." Telefonu kapattı duşa gitti. Boynuna ve sırtına biraz sıcak su tuttu. Sonra giyindi ve arabasına binip olay yerine doğru yola çıktı. Sabahın çok erken saati olması sayesinde kısa sürede karşıya geçmiş, olay yerine ulaşmıştı.

Artık bu işin zıvanadan çıktığını biliyordu. İlk ikisinde basın bir iki gün yazmış sonra susmuştu. Ama üçüncüden sonra işlerin çok değişeceğini biliyordu. Katili yakalayana kadar her gün haber yapacaklarını hepsi tahmin ediyordu.

*****

"Akın, kim bulmuş cesedi?"

"Kapıcı bulmuş amirim." Akın o gelene kadar cesedin yerinden kaldırılmamasını sağlamıştı. Hakan'ın olay yerini incelemesinden sonra ceset kaldırılmış, etraf biraz daha sakinleşmişti. Olay yeri incelemedekiler her şeyi poşetlere dolduruyordu. Oysa Hakan yine ipucu olmadığını biliyordu.

"Normalde kaçta gelirmiş eve?"

"Sabaha karşı dört - dört buçuk arası gelirmiş."

"Yani en az iki saat geçmiş öldürülmesinin üstünden!"

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR!Where stories live. Discover now