Ten

1K 118 23
                                    

-Appa ben artık çalışmalıyım biliyorsun. Burası beni boğuyor. Ben denize ait olmak istiyorum.

Yixing'in bu masum sözleri annesinin söylediklerini hatırlatmıştı. Luhan yüzünden hepiniz parçalara bölünüceksiniz demişti. İşte şimdi gidiyordu kardeşi...

-Eğer denizi istiyorsan ona gitmelisin oğlum.

Yixing minnettarlıkla gülümsedi. Babasının bu kadar anlayışlı olduğunu bilmek onu sevindiriyordu.

Tao ise hüzünle denize baktı. Ondan annesini almıştı. Şimdi sırada Yixing mi vardı? Peki ya sonra babası mı? Kimsesi kalmayacak mıydı?

-Hyung nereye gidiyorsun?

Luhan merakla uzun olanın kucağına tırmanmaya çalıştı. Tao hyunguna gitmek istiyordu ama büyük olan ona kızdığı zaman çok korkuyordu.

-Denize gidiyorum bebeğim.

-Ama hyung giderse Lulu yalnız kalır.

Luhan dolu gözlerle büyüğün beline sarılmaya çalıştı. Minik kolları büyük olanın belini tam saramıyordu. 

-Hayır Lulu. Yalnız kalmayacaksın beni özlediğin de denize bakabilirsin hem ben olmasam bile appam ve Tao var.

-Ama Tao hyung Lulu'yu sevmiyor.

Luhan hıçkırdığın da Tao kalbinin acıdığını hissetti. Luhan zararlıydı. O geldiğinden beri borca batmışlardı. Yixing okulundan kovulmuştu ve kimse Tao'ya iş vermiyordu.

-Tao sadece sevgisini göstermekte zorlanıyor Lulu. 

Yixing şefkatle kardeşinin saçlarını okşayıp onu kucağından indirdi.

-Hyung.

Luhan Tao'nun bacağına yapışıp onu kucağına alması için kollarını açtı. Tao yavaşça ayağını silkeleyip küçüğe kızgın kızgın baktı. Odasına gitmeden önce kötü sözler sarf ediyordu.

Luhan ise dolan gözlerini saklamak için kendince kocaman gülümsedi. Yixing gidiyordu onu üzemezdi. 

Yıllar geçti. Tao gittikçe daha da soğuk biri oldu. Luhan ise okula gitmekten korkuyordu. İlk girdiği sınıfta her şeyi birbirine katmıştı ve ufacık bedenine çok fazla zarar vermişlerdi. Dışarıda insanlara yardım etmek için uğraşıyordu ama aldığı tek şey minik bedenine zarar veren darbelerdi.

Dışarıda oturmuş top izleyen çocukları izliyordu sessizce. Beni de aralarına alırlar mı diye düşündü?

-Ş-şey bende oynayabilir miyim? 

Ürkekçe sorduğunda diğer oğlanlar gülümsemişti. Luhan ilk defa kalbinde bir umut hissetti. Belki onunda arkadaşları olurdu. Gülümsemesi yüzüne inen topla son buldu. 

Buruk bir gülümseme bıraktı. Umut? Arkadaş? Ne saçmalıyordu ki? Midesine inen tekmelerin arasında hafifçe gözlerini araladı.

Tao oradaydı. Abisi... Gelip yardım etmesini bekledi. Onu kurtarmasını... Ben buradayım, korkma demesini ama abisi sadece arkasını dönüp gitmişti. İşte ilk kez o gün kalbi acıdı Luhan'ın... Alışmıştı dayak yemeye, hakaretlere...

Ama en sevdiği tarafından vurulan bu darbe minik bedenine çok gelmişti. Zar zor evine döndüğün de kapının önünde gördüğü bedenle minik kalbi hızlıca çarptı. Yixing geri dönmüştü.

Yixing'e sımsıkı sarıldı. Sanki tüm umudu oymuşcasına.

-Seni çok özledim hyung.

Tao ise korkuyordu. Luhanın Yixing'e zarar vermesinden çok korkuyordu.

Yıllar yılları kovaladı.

O hep gülümseyen babaları gözlerini sonsuzluğa kapadı. 

Tao yanın da yatan minik bedeni suçladı.

Bir gün Yixing ortadan kayboldu.

Tao hıçkırarak ağlayan miniği suçladı. 

Küçük elini abisine uzattığın da Tao bir karar vermişti.

Ne olursa olsun bu lanetli çocuktan intikamını alacaktı.

-Sen Luhan. Bir gün seni öldürmem için bana yalvarıcaksın!

Ve küçüğün tutunmaya çalıştığı yıkık dökük dal kayboldu.

Artık tamamen yalnızdı.

Günler geçmişti. Tayfadan kimse sesini çıkaramıyordu. Sehun güvertede yatıyor, orada kalkıyordu. Küçüğünün geri dönmesini bekliyordu.

Siz hiç en sevdiğinizi kaybettiniz mi? Onu kaybettiğiniz de boğazınıza düğümlenen yumrudan kurtulmak için saatlerce ağladınız mı?

Gecelerinizi gündüzlerinize katarak onun dönmesini beklediniz mi?

Sehun böyleydi. Bazen günlerce uyumayıp denizi izliyordu, biriciğini ona geri getirsin diye... 

Arkadaşları ise yıkık döküktü. Kaptanlarını hiç böyle görmemişlerdi ki. O hep güçlüydü. O hep koruyan taraftı. Şimdi neden korunmaya ihtiyacı olan ufak bir çocuk gibi duruyordu?

Bazı şeylere heves eder insan. Sehun ilk defa heves etmişti.

Canından çok sevmeye heves etmişti.

Miniği ile mutlu olmaya heves etmişti.

Tanrı neden bu kadar zalimdi?

Hangi Tanrıya isyan etmeliydi şimdi?

Ondan Luhan'ı alan kimdi?

Kai yavaşça kaptanın yanına oturdu. Bu adamın konuşması lazımdı. İçindekileri dökebilmesi lazımdı artık. Kararan bulutlara bakıp iç çekti. Fırtına gibi sızmıştı aralarına ufak olan ve sonra aniden kaybolmuştu. Yazın ortasında kar yağması gibiydi. Mucize gibi ama kısacık sürmüştü bu mucize.

Şimdi Oh Sehun'un kalbinde bitmek bilmeyen bir güz vardı...

-O uğursuz piç için bu hallere düştüğüne inanamıyorum kaptan!

Kai sinirle hırladığın da diğerleri şaşırmıştı. 

Sehun ise gözü dönmüş gibi esmerin boğazına yapıştı.

-Eğer bir kez daha ona uğursuz piç dersen seni kimse elimden alamaz Kim Jongin.

-Konuş kaptan dök içindekileri! Susma artık!

Kai zar zor bağırdığın da Sehun esmerin boğazındaki elini indirip diz çöktü.

-Çok acıyor Kai. Çok acıyor.

Eliyle sol tarafına vururken hıçkırıyordu. 

-Onu bulacağız kaptan! Er ya da geç Furina geri dönücek.

Herkes Kai'nin sözlerine tutunmayı diledi.


Immm canlar ya acaba mutsuz mu bitirsek ? *sırıtanyazaremoji*

Red Pirates(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin