Two.

2K 196 34
                                    

Luhan sessizce güvertenin bi köşesine oturmuş doğan güneşi izliyordu. Gökyüzünün turuncuya çalan renklerinin maviyle olan karışımı onu birazda olsun rahatlatmıştı. Erkenden uyanmıştı o kadar yorgun olmasına rağmen, kabusları peşini bırakmamıştı uyuyabilmesi için...

-Senden hala hoşlanmıyorum!

Esmer olanın boğuk sesiyle yavaşca kafasını yanında oturan bedene çevirdi. Gözlerinde belli bi hüzün vardı esmerin denize bakarken sanki kendine olan öfkesini Luhandan çıkartıyor gibiydi.

-Neden?

Sorabildiği tek soru buydu aslında alışmıştı böyle şeylere... İnsanlar ondan hoşlanmazdı.

-Senin gibi uğursuz bi piçten neden hoşlanmalıymışım söyle bana?

Luhan hafifçe kıkırdayarak yanındaki esmer bedene baktı. Neden çocuk gibi davranıyordu ki?

-Çocuk gibisin ama haklısın. Bi sebebin yok.

-Hah! Sen kime çocu-

-Kai kes sesini ve buraya gel.

Kai itaatkar bir biçimde büyük gözlü çocuğun yanına giderken Luhan başını tekrar gökyüzüne çevirdi. Burda hoş karşılanmıycağını biliyordu ama kara da yaşayamazdı. Kara insanı değildi ki o... Denizden gelmişti. Onu büyüten adam her zaman denizden geldiğini söylerdi. Küçük bi kayığın içinde mavi örtülere sarılmış bir bebek... Bir o kadar parlak bi o kadar güzel... Eğer yaşlı adam her şeyini kaybedeceğini bilseydi onu alır mıydı?

-Sen onu boşver. Ne kadar büyümüş gözükse de çocuktan farkı yok .

-Haklı olduğunu sen de biliyorsun hepinizin başına bela dan başka bi şey getirmeyeceğim ama burda kalmaya ihtiyacım var ?

-Baekhyun.

-Baekhyun.

Luhan gülümseyerek güverteye çıkan tayfayı izledi. Uzun boylu iki çocuk esneyerek güverteye çıktığında Baekhyun hızla kahverengi saçlı ve diğerine göre daha yumuşak yüz hatlarına sahip olan çocuğun yanına gitti.

Bi köşede ise Kai ve şu büyük gözlü çocuk fısır fısır bir şeyler tartışıyordu. Büyük ihtimalle esmer olan Luhan'ı hala istemediğini söyleyip duruyordu ama kaptanları onu kabul etmişti değil mi?

-Aylaklık etmeyi bırakın! Ve sen uğursuz piç güverteyi temizlemeye başla!

Sehun herkese bir şeyler emrettikten sonra Luhan güvertede yalnız kalmıştı. Bunu yapabilirdi. Güverte temizlemek sorun değildi Luhan artık sadece uğursuz bi piçti... Eskiden yaptıkları önemli değildi... Denizlerde onun yüzünden ölen binlerce can umrunda değildi. Bu gemi ve bu insanlar onlara zarar vermeden adının hiç duyulmadığı bir yerde kendini karaya atıcaktı.

Furina yalnızlığa mahkumdu.

O gün denizde boğularak can vermesi gerekirdi. Onun değil Luhan'ın ölmesi gerekirdi.

Önüne bırakılan temizlik malzemeleriyle kafasını yukarı kaldırdı.

-Hadi temizleyelim.

-O-oh teşekkür ederim

-Yifan.

Luhan gülümseyip uzun bedenin elindeki kovayı aldı ve güverteyi silmeye başladı. Yifan ise diğer kısmı silerken bi yandan küçük sevimli bedeni izliyordu.

Güvertede oturmak ve insan dövmek dışında bir boka yaramayan Yifan şimdi bu küçük beden için yerleri temizliyordu. Ondan nefret ederken onu delicesine sevmesi de ayrı bir ironiydi.

Luhan kanat çırpış sesleriyle kafasını göğe kaldırdı. Kargalar... Kargaların deniz üstünde ne işi olabilirdi ki? Başlıyordu. Furina'nın uğursuzluğu başlıyordu.

-Karga?

Sehun göğe bakarken mırıldandı. Kargalar burada ne arıyordu?

-Kaptan!

Siyah yaratıklar tüylerini tek tek güverteye bırakırken gökyüzünün mavisi tamamen gözden kaybolmuştu. Yumuşak tüyler binlerce mermiymiş gibi güverteye yağarken Luhan kucağına düşen kanlarla kaplı yaratıkla ayağa kalktı.

Hayvanın gözleri Luhanın gözlerindeki parıltıları hedef almışcasına büyümüştü. Luhan tekleyen kalbiyle kanlı ellerini umursamadan ölü hayvanı yavaşca denize bıraktı. Ölmesine rağmen nasıl nefretle bakıyordu gözleri...

Ellerini yavaşca havaya kaldırıp siyah tüylerden oluşan fırtınanın onu sarmasına izin verdi. Siyah tüyler etrafını bir kalkan gibi sardığında altı adam şaşkınlıkla küçük bedeni izliyordu.

Luhan kanlı elleriyle yavaşca göğsünü tuttu. Onu asla rahat bırakmıycaktı değil mi?

-Neden zararı ben değil etrafımdakiler görüyo!

Çığlık çığlığa bağırdığında gökyüzüne uçan bütün siyah yaratıklar güverteye düşmeye başlamıştı. Sehun ayaklarının dibine düşen hayvana bakıp korkuyla bi kaç adım geriye çekildi ... Neler oluyordu?

O koskaca Red Piratesin kaptanıydı. Tayfasını korumak zorundaydı.

-Hepiniz kamaralarınıza!

Şaşkınlıkla dehşet verici manzarayı izleyen beş adama bağırdı.

-A-ama kap-

-Hepiniz kamaralarınıza dedim!

Sehun'un sert sesiyle hepsi yavaşca içeri geçmişti. Luhan ise yok olmuş gibiydi siyah fırtınanın arasında...

Sehun'un adımları güçsüz ve kırgındı...

Korkuyordu. Neler olduğunu bilmediği için ölesiye korkuyordu.

Kırgındı.

Bu ufak bedenin çektiği acılar kalbini kırmıştı.

Derin bi nefes alıp siyah tüylerin arasından geçtiğinde Luhan kanlı ellerini ona uzattı tutması dileğiyle...

Sehun ise tereddüt etmeden minik elleri sıkıca kavramıştı. İkisi de bu karmaşanın içinde sadece birbirlerinin gözlerinde kayboluyorlardı. Sanki hiçbir şey yaşanmamışcasına birbirlerine bakmaya devam ettiler.

-Korkuyorsun.

Luhan kırık sesiyle mırıldandı. Kaptanın gözlerindeki bu bakışı biliyordu. O da böyle bakıyordu ölürken...

-Bilinmemezlik beni korkutuyor. Nesin sen? Gerçekten uğursuz bir piç mi yoksa sadece tesadüflere karışan umutsuz bir beden mi?

Luhan hafifçe kıkırdayıp dağılan siyah tüylere baktı. Etraf toz dumandı... Güvertenin zemini kanlı ölü hayvanlarla doluydu.

-Ben felaketin ta kendisiyim. 

Elleri birbirinden ayrıldığında Luhan hızla ölü hayvanları denize atmaya başladı.

Güverteye çıkan beş adamsa şaşkınlıkla küçük bedeni izliyordu. Yifan öne atılıp ellerini kirleticek kana aldırmadan Luhan'a yardım etmeye başladı.

Zaten hepsinin elleri yeterince kana bulanmamış mıydı?




Nasıl gidiyor? Oh biraz fantastik mi oldu :/ neyse ama istediğim şeyi yazmayı başarabilirsem çok güzel oluck ah bide bölümlerin kısalığı hakkında red piratese baya kafa yoruyorum yani uzun yazmaya çalışırsam baya bi beklemeniz gerekir o yüzden bende böyle yazıyorum hem bu şekilde daha rahatım ^^ yorum ^^


Red Pirates(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin