love me or leave me

467 112 59
                                    

Saray kurallarına göre seçime katılan prensler ve Minho arasında herhangi bir yakınlık kurmak, Minho birisine evlenme teklifi ettiği zamana kadar yasaktı. Seungmin bu kuralı çiğnemişti. Üstelik karşısındaki prensten izin almadan prense yakınlık kurmuştu.

Minho'nun kimseye gidip kendisini suçlayacağını düşünmüyordu ama yine de olaya bütünüyle bakıldığında yaptığının ne kadar yanlış olduğunu anlıyordu şimdi.

Duydukları ve hissettiklerini birleştirince Seungmin yalnızca Minho'yu öpmek istemişti. Annesinin sözleri ardına sığınmış, Minho'nun acısını alabilmek için öpmek istemişti.

Bu yüzden o an Minho'yu öptükten sonra prensin girdiği transı fırsat bilerek hızlıca söz verdiği üzere pansumanını yapmış, Minho'nun düşünceleri yerine gelmeye başladığında da bir korkak gibi kaçmıştı.

Odasına gidip öğlene doğru uyandığında, ki bu da tam olarak şu anlara denk geliyordu, ne yapacağını, Minho'nun yüzüne nasıl bakacağını bilemediği için gerginlikle tırnaklarını yiyordu. Sabah onu uyandırmak için yanına geldiğini düşündüğü Olivia, Daisy ve Melody'i yarı uykulu bir şekilde geri göndermiş, öğleden sonra tekrar gelmelerini söylemişti ve şu anda çalan kapının arkasında yardımcılarının olduğunu tahmin ediyordu.

"Gelebilirsiniz." Önde Daisy'nin, arkasından Melody ve Olivia'nın elinde tuttukları siyah, burada kaldığı süre boyunca gördüğü en düz işlemeli elbiseyle girdiklerini gördüğünde derin bir nefes aldı. Bu elbisenin nedenini anlayabiliyordu. Yüksek ihtimalle dünkü saldırıda hayatını kaybedenler için cenaze töreni düzenlenecekti. Bu tür şeyler ulusal kanalda yayınlanır ve bütün kraliyet ailesi katılımıyla gerçekleştirilirdi.

Saraya girdiği andan itibaren de kraliyetin bir parçası olduğu için, Seungmin ve diğer prenslerin de cenazelere katılıp ulusal kanala çıkacak olmaları beklendik bir durumdu.

Hayatını kaybedenler için olan üzüntüsü, Minho'yla bulundukları karmaşık durumun önüne geçtiğinde kafasında dönen olaylar da değişmişti. Şimdi düşündüğü şey o hayatını kaybedenlerden birinin kendisi ve yardımcıları olmaya ne kadar yakın olduğuydu. Belki o an eli titrese, kuzeylilere saldıramasa ya da korkup kaçmaya çalışsa cenazesi yapılan kişilerden birisi de kendisi olacaktı.

Hayatın kısa ve bir şeyleri kafaya takmak için anlamsız olduğunu biliyordu. Peki neden hala daha bir adım atmayıp kendine ve başkalarına duvar örüyordu?

Kendi düşünceleri arasında bile kaçmaya çalıştığı bu soruların cevabını veremeden Olivia'nın konuşmasıyla odağını onlara çevirdi.

"Prens Seungmin. İsterseniz biraz oturun. Sizinle konuşmak istediğimiz bir şey var." kafa karışıklığıyla Olivia'ya döndü "Bir şey mi oldu?" Melody'nin kafa salladığını hissedip bu sefer odağını ona çevirdi.

Ortada dönen ve bilmediği bir şey olduğuna emindi. Fakat anlamadığı şey, biraz sonra duyacaklarının onu ne kadar sarsacağıydı.

"Biliyorsunuz ki dünkü saldırıdan sonra bir takım kayıplar yaşadık." diye söze giren Olivia'ya dikkat kesildi. "Dün gece muhafızlar kimliği belirlenememiş kişilerin de kimliğini belirledi."

"Maalesef, hayatını kaybedenlerin arasında iki tane ikinci seviye, iki tane üçüncü seviye prens var. Bir de," küçük bir duraksama yaşadı Olivia. Bir şeyleri söylemekte tereddüt ettiği belliydi.

"Söyle lütfen. Bir şeyler olmuş ve bilmem gerekiyor." soğukkanlı durmaya çalışarak Olivia'ya bakmaya devam etti. "Yardımcınız Mia..."

O ana kadar korumaya çalıştığı soğukkanlılığını yitirmeye başladığını hissetti Seungmin. Sarayda kalmak istiyorsa bu tür şeylerle karşılaşacağını da biliyordu. Bunu dün yaşanılanlardan sonra idrak etmişti fakat ne olursa olsun kendisine bu kadar yakın hissettiği, buraya geldiğinden beri her gün gördüğü birisini kaybetmiş olmanın hiçbir zaman alışamayacağı bir şey olduğunu fark etti.

love wins all; 2minWhere stories live. Discover now