44.Bölüm: Şifa

2.8K 293 347
                                    


Merhaba...
Bölümün geç geldiğinin farkındayım. Aslında kitap hakkında kafamda birçok soru işareti var. Finali erken mi yapsam? Çünkü eskisi gibi yorum gelmiyor, yeni okuyucular da oldukça az. Sanırım artık sizde sıkıldınız. Bir süre ara versem... Yoksa erkenden final mi yapsam... diye düşünüyorum.

######

Beyaz Kurt; En nadir kurt türüdür. Efsaneye göre, beyaz kurtların en geç bin yılda bir dünyaya geldikleri bilinir. Dünyanın çeşitli yerlerinde beyaz kurtlar dünyaya gelmiş, ancak hiçbiri birbiriyle aynı döneme denk gelmemişlerdir. Bu zamana kadar Türk,  dört beyaz kurt dünyaya gelmiştir. Bunların ikisi normal insanlarla bir arada yaşadığımız dönemlerde dünyaya gelmiş, diğer ikisi ise kendi evrenimizi kurduğumuz zaman dünyaya gelmişlerdir.
Beyaz kurtlar hakkında birçok söylenti vardır. Eski çağlarda hatta günümüzde bile onları 'lanetli' olarak tanımlayan bir kesim vardır. Aslında bakarsanız, haklılar da. Beyaz kurt aslında bir lanettir.

"Sensin lanet!" Sinirle girdiğim siteden hızla geri çıktım. "Gerizekalıya bak. Senin düşünceni merak eden oldu mu?"

"Kiminle kavga ediyorsun?"

Giyinme odasından çıkan Han'a göz ucuyla bakıp kafamı hemen geri çevirdim. Birkaç gündür onunla da konuşmuyordum. Ona karşı yumuşacağımı sanmıştım ama hiç beklediğim gibi olmamıştı. Ona da sinirliydim. Bizi öldürmek üzere olan adamın iyileşmesini sağladığı için kızgındım.

Merkezden döndükten sonra bana her şeyi anlatmıştı. Pişman olmadığını söylemişti. Mete'nin çektiği acılardan tatmin olmadığını, daha beter bir acı çekmesini istediğini söylemişti. Çağla'yı bu konuda zorlamadığından da bahsetmişti. Ama dediği hiçbir şey umrumda olmamıştı. İkisini anlamaya çalışmamıştım bile. Benim ilgilendiğim tek kısım, Mete'nin yaralarının iyileşiyor olması ve eşinden uzak olmadığı için artık acı çekmiyor oluşuydu. Buna sebep olan Han ve Çağla ile de konuşmak istemiyordum.

Aslında o evde yokken üzülüyor, o geldiğinde ona sıkı sıkı sarılmak istiyordum. Hatta özledim diye mesaj bile atmıştım. Ama Han eve geldiği an düşüncelerim değişiyordu. Bana kalsa çoktan affederdim. Fakat beni tutan biri vardı. Onun kim olduğunu da tahmin edebiliyordum. Han'a sinirli olan tek kişi ben değildim...

Günlerdir beyaz kurt hakkında araştırma yapıyordum. Ama doğru düzgün bir şey bulamamıştım. Hep ne kadar güçlü, korkusuz, zeki, kurnaz, acımasız ve bencil olduklarından bahsetmişlerdi. Beyaz kurda hamileyken nasıl hissedeceğim hakkında herhangi bir şey öğrenememiştim.

Daha hamilelik testini bile yapmamıştım. Beyaz kurdun varlığı öğrenilirse onu öldürmek isteyeceklerini biliyordum. Araştırmalarımda bunun ciddiyetinin daha çok farkına varmıştım. Bu yüzden korkmuştum. Kendimin öğrenmesinden bile korkmuştum...

"Ne zamana kadar benimle konuşmayacaksın?" Han sıkıntılı bir nefes alıp, kanepede uzanan bana doğru yaklaştı. "Bari birlikte uyuyalım."

Sanki birlikte uyumuyormuşuz gibi... Tavır yapacağım diye kanepede uyuyordum ama sabah kalktığımda kendimi yatakta, Han ile sarmaş dolaş buluyordum. Ben uyuduğum an beni yatağa yatırıyordu. Beni kucağına aldığı an hissediyordum ama sesimi çıkarmıyordum.

"Çağla'yı geri getireyim ve bu oyuna son verelim diyorum... onu da kabul etmiyorsun."

Niye kabul edeyim? Mete beter olsun. Onun daha fazla acı çekmesini istiyordum ama bir yandan da iyileşmesine vesile oldukları için Han ve Çağla'ya sinirliydim. Saçma bir ikilemin içerisindeydim. Hem yaptıklarını destekliyordum hem de onlara kızıyordum.

NARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin