11.Bölüm: Kitap

3.3K 351 118
                                    


"Ne yapıyorsun? Bırak beni!" İçine son bir kez daha derin bir nefes alıp beni nazikçe yere bıraktı. Beni bırakır bırakmaz hemen ondan uzaklaşmış, aramıza mesafe koymuştum. "Ne işin var burada? Hemen çık git!"

"Yanlış anlaşılmaları düzeltmeye geldim." Birkaç adım atıp bana yaklaştı. Ben hemen arkaya doğru gitsem de, oda küçük olduğundan kaçacak bir yerim yoktu. Camın önünde durduğumda, o beni yanıltarak bana yaklaşmadı. Odanın sol tarafındaki yatağa, bana ait yatağın üzerine oturdu. "Bu senin yatağın, değil mi?" diye sordu.

"Evet. Nasıl bildin?"

"Kokundan." Dedi sanki çok normal bir şey söylüyormuş gibi. Tabi onlara göre gayet normaldi...

"Ben hiçbir şey dinlemek istemiyorum. Git!"

"Niye ayakta duruyorsun, bacağın acımıyor mu? Otursana." Beni umursamadan sakince söylediği şeyle daha çok sinirlenmiştim. "Benim yanıma oturmak istemiyorsan..." Hemen ayağa kalktı. "Ben ayakta dururum. Sen otur." Dedi.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?!" Ben bağırdığımda dahi sakindi. Yavaşça yanıma gelip "Otur," dedi.

"Oturmuyorum. Seninle konuşmak da istemiyorum. Hemen git!"

Sakin ve yavaşça ellerimi tuttu. O kadar nazik tutuyordu ki, sanki incitmekten korkuyormuş gibiydi. Yavaşça beni çekip yatağımın üzerine oturttu. "Önce otur. Ve sakinleş." dedi.

Ben sakinleşmek için içime derin nefesler alırken, o ayakta bekliyordu.

"Başımda dikilme de otur." Dedim.

"Yanına oturmamı istemiyorsun. Başkasının yatağına da ben oturmam." Dedi.

"Neden umrundaymış gibi davranıyorsun?"

"Umrumda çünkü." Güldüm.

"Neden birden böyle davranıyorsun Han?"

"Nasıl davranıyorum?"

"İlk konuşmamızda mührü istemediğini, bozacağını söyledin. Ama şimdi istiyormuş gibi davranıyorsun. Bana açıklama yapmak için buraya kadar gelmişsin. Yanlış anlamam neden bu kadar umrunda? Bırak da yanlış anlayayım. Senin için ne farkeder? Zaten bu mühür bozulmayacak mı? İki yabancıdan ibaret olmayacak mıyız?" Durdu. Ne diyeceğini bilememiş gibi bir hali vardı. Bakışlarını benden kaçırdı.

"Ben.." Dedi, ama konuşmanın devamı gelmedi.

"Sen ne? Fikrin mi değişti yoksa? Eğer değiştiyse söyleyeyim, benden yana bir beklentiye sakın girme. Benden seni sevmemi de bekleme. Çünkü böyle bir şey asla gerçekleşmeyecek. Senin tek taraflı mührün benim umrumda değil. Bunu sana ilk gün de söy-"

"Biliyorum!" Diye bağırdı, sözümü keserek. Ani bağırmasıyla irkilmiştim, ancak hemen kendimi toparladım."Biliyorum. Tanrı belamı versin ki biliyorum. Ama kendime hakim olamıyorum anlıyor musun?!" Sinirle arkasını döndü. Ellerini saçlarına atıp hırsla karıştırdı. Daha sonra bana dönüp, "İçim, içimi yiyor benim. Kolay mı sanıyorsun? Kaçmaya çalıştım, kurtulmaya çalıştım olmuyor!" Kafasını eğip yüzünü, yüzüme yaklaştırdı. Yüzü, yüzüme o kadar yakındı ki, artık onun nefesini soluyordum. "Olmuyor." Bu sefer fısıldıyarak söylemişti. Gözlerini, gözlerime sabitledi. Şimdi o güzel, koyu gözlere daha yakından bakıyordum. O an sadece gözlerine bakmak, her şeyi unutmak istedim. Ama kendime hakim olup, ilk çekilen taraf ben olmuş, yatakta biraz geriye kayarak aramıza mesafe koymuştum.

"Ne söyleyeceksen söyle, sonra da git." Bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Dedikoduyu benim çıkarmadığımı söylemek istemiştim." Sesindeki hüznü çok net hissetmiştim.

NARYAWhere stories live. Discover now