41.Bölüm: Karar

1.8K 199 142
                                    

"Han," dedim acı içinde.

"Özür dilerim, çok acıdı mı?" Telaşla eğilip ayağıma baktı.

"Üst üste on kere bastığın için acıdı tabi. Neyseki topuklu ayakkabı giydim de o kadar hissetmiyorum." dedim gülerek. Prova için eşofmanın altına yeni aldığım topuklu ayakkabımı giymiştim, şu an eminim çok saçma duruyordum ama boy farkımızın biraz kapanmış olması da fena olmamamıştı. Artık her yerde topuklu ayakkabı ile mi gezsem acaba?

"Biz bu işten vaz mı geçsek? Ben bu işi beceremeyeceğim."

"Olmaz. Birkaç hafta sonra mezuniyetin var. Mezuniyette dans etmenin senin hayalin olduğunu söylemiştin."

"Bu kadar zor durmuyordu..."

"Kolay aslında, sadece yavaş adımlar atacaksın. Ama sen iki yana yürür gibi adım atıyorsun."

"Keşke dans etmek istemeseydim," dedi huysuz bir tavırla.

"Huysuzlanma hemen. O kadar da zor değil."

"Sen silah kullanmayı öğrenirsin, ben yine dans etmeyi öğrenemem," dedi alayla. Evde, elime silah vermeden duruşumu düzeltmeye çalışmıştı ama becerememiştim.

"Bir günde keskin nişancı olmamı beklemiyordun herhalde?" Bunları beni hırslandırmak için söylüyorsa eğer kesinlikle işe yarıyordu.

"En azından düzgün durmayı öğrenmeni bekliyordum."

"Sen önce dans etmeyi öğren sonra insanları yargıla," dedim ters ters.

Güldü pislik kurt. Bu aralar benimle daha çok uğraşmaya başlamıştı, artık onu gerçekten de vurmak istiyordum.

"Ben sadece böyle dursam." Ellerini belime bağladı. "Sen salınsan, ben de seni izlesem, olmaz mı?"

"Olmaz." Belimdeki ellerini çözüp iki yanımdan tutmasını sağladım. "Mezuniyet neyse de, sen düğünümüzde nasıl dans edeceksin? Ondan kaçışın yok, en az üç kere dans edilecek."

"Çabuk öğrenirsem, hemen evlenir miyiz? Motivasyona ihtiyacım var."

"Tamam evleniriz."

"Bu da çok geçiştirir gibi oldu, istediğim motivasyonu alamadım," dedi memnuniyetsiz bir tavırla.

"Evleneceğiz zaten Han. Bunu illa duymana gerek yok."

"Evleneceğimizi biliyorum da, ne zaman? Bak mezun oluyorum, mezun olur olmaz evlenmem lazım. Tüm şehir üzerimde baskı yapmaya başladı bile. Senin iyileştiğini duyduklarından beri telefonlarım hiç susmadı. Sabah işte de büyükler başımın etini yediler, herkes ne zaman evleneceğimizi soruyor. Bir de tabi ne zaman varis vereceğimi... Hepsini geçtim, ben onları sustururum ama ben de çok istiyorum. Zaten evli gibiyiz. Aynı evde, aynı yatakta uyuyoruz." Kafasını eğip alnını alnıma yasladı. "Evli insanların yaptığı şeyleri de yapıyoruz," diye fısıldadı. Yavaş yavaş dudaklarıma yaklaştı ama birden durdu. Alnı hala alnıma yaslıyken kafası salon kapısına çevirdi. Evet, ilk defa salonda vakit geçirmiştik.

Han'ın baktığı tarafa baktığımda kapıda durmuş bize bakan Mete'ye baktım. Hala dünkü kıyafetleri üzerindeydi. Han duş alması için yardım etmek istemişti ama korktuğu için zorlamamıştı. Elini bile yıkamamıza izin vermemişti, kaçmıştı. Hala üstü başı kir içerisindeydi.

"Uyumadın mı sen?" diye sordu Han. Ama Mete'den yine bir cevap alamadı, dün akşamdan beri bizim evdeydi ancak asla konuşmuyordu, tek kelime dahi etmemişti. "Konuşamıyor mu acaba?" diye sordu Han. "Düştüğünde de sesi çıkmadı, ağlamadı da."

NARYAWo Geschichten leben. Entdecke jetzt