Suçlu Hazlar XXXII

404 33 18
                                    

Sınırın geçilmesine bu kadar az kalmışken bekletmek istemedim fakat bir önceki bölümü 30 oy yapabilirsek çok sevinirim :) 

Sınırımız 30 oy oluyor, keyifli okumalar...


***




Tanıdık, keskin hastane kokusuyla çekildi gözlerimdeki pus. Göz kamaştıran beyaz ışık, bizi halihazır da bekleyen doktorla derin bir nefes aldım. Birçok insanın hastanelerden nefret ettiğini biliyordum ama ben onların aksine hastaneleri hep çok sevmiştim. Burası kötü olduğumda, beni iyileştirebilecek insanlarla dolu bir yerdi. Belki de bir hastane kapısından üzgün çıkmadığım için bu kadar çok seviyordum burayı. Korkudan ya da karnımdaki bıçak gibi ağrıdan mıdır bilmem, beynim puslanmıştı.

"Doğa Hanım, beni duyabiliyor musunuz?" Genç bir erkek doktorun sesiyle irkildim. Gözüme tutulan ışık hüzmesi, tavandaki floresandan değildi. Kendimi toparlamam ve hiçbir Karakum'un bebeği öğrenmemesi için elimden geleni yapmalıydım.

"E-evet, özür dilerim sadece biraz sersemledim." Diyerek birkaç kelime gevelediğimde, doktor anlayışla başını sallamış ve güven verici bir gülümseme sunmuştu. Hızlı bir bakışla sağlık çalışanları dışında kimsenin odada olmadığını görmüştüm. Rahat bir nefes verdim.

"Bana ağrınızın tam olarak nerede olduğunu gösterebilir misiniz? Ne zaman başladığını?"

"Kasıklarım ağrıyor," Dediğimde, doktor hemşireye ne anlama geldiğini çözemediğim bir bakış attı. Karnımı ve kasıklarımı muayene etmeye başladığında, cümlemin devamını getirdim "...ben bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalması gerek."

Doktor, bu isteğime herhangi bir şaşırma dahi göstermemişti. Geldiğimiz hastane, Cem ve ailesinin sıklıkla gittiği bir yer değildi. Karşımdaki adamın hasta-doktor gizliliğini koruyacağını biliyordum, en azından umuyordum. Tedirgin halimle şüphe çektiğimi bildiğimden, dudaklarıma yalancı lakin samimi bir gülümseme yerleştirdim. Acı içinde kıvranırken bile hangi yalanları söyleyeceğimi düşünmüştüm.

"Ben hamileyim yani evde yaptığım testin üçü de pozitifti. Belirtileri de gösteriyorum."

"Kan testinin ve ultrason görüntülemesinin yapılmadığını varsayıyorum?" Doktor, yaka kartına göre Kerim Bey, hemşire hanımın getirdiği ultrason cihazının başına geçerken tişörtümü göğsümün altına dek sıyırdım. Başımı olumlu anlamda salladım. Hamile olduğuma çok emindim, bu bebeği kaybetmek üzere olduğuma da ikna olmuştum. Peki ya bebek hiç var olmadıysa?

Zihnimin derinliklerinden gelen iğrenç bir dehşet sardı bedenimi. Bunu gören hemşire, sol yanımdaki elimi tuttu.

"Sakin olun. Evde yapılan gebelik testlerinin doğruluk oranı neredeyse yüzde yüz." Birkaç damla yaş, gözlerimin kenarından, saçlarıma doğru yol aldı. Kimseyi şüphelendirmemek için yalanımın devamını getirdim.

"Eşim," Dedim, Cem'in ölmüş olabileceği gerçeğini unutmaya çalışarak. "...iş gezisi için İtalya'ya gitti. O burada değilken öğrendim, ilk ona söylemek istiyorum." Hemşire Hanım, romantik hikayeme fazlasıyla inanmış gözüküyordu. Kerim Bey ise çıplak karnıma, jel dökmekle meşguldü. İfadesiz ve soğukkanlı hali beni sakinleştiriyordu. Beni iyileştireceğini umduğum doktor panikleseydi, ne yapardım bilmiyorum.

"Bu yaz yumurta rezervlerimde olması gereken daha hızlı bir düşüş yaşandığını öğrendim, aynı zamanda bundan bir ya da iki ay öncesinde rahim kalınlaşması da başladı." Doktor, dinlediğini belli edercesine başını olumlu anlamda sallamaya devam etse de gözlerini ultrasondan ayırmadı. Bir şeyler bulmaya çalışıyor gibiydi. Hiçbir şey anlamasam da bende siyah ekrana bakıyordum.

Suçlu HazlarOn viuen les histories. Descobreix ara