Suçlu Hazlar XX

516 36 41
                                    

Herkese Merhaba 🌸
Sizleri çok uzun burada tutmayacağım ama yazdıklarımı okumanız çok önemli, lütfen atlamayın.
Bazılarınızın bildiği üzere Wattpad, etkileşimi yüksek olan kitapları daha fazla öneriyor ve böylelikle kitapların daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlıyor.
Suçlu Hazlar'ın daha fazla etkileşim alması beni fazlasıyla motive edeceği için sınır koyma işini bir denemek istedim. Bölüm okunmalarıyla beğeniler arasındaki farkı sizde görebilirsiniz. Elbette okuyan herkesin beğeni atmasını beklemiyorum ancak bu kadar az olması da hevesimi kırmıyor desem yalan olur. Burada bölüm paylaşmamın, hikayenin devam etmesinin bir önemi yokmuş gibi hissettiriyor ve emin olun, bu berbat bir şey. O yüzden sınır koyma işini denemek ve sizin geri dönüşünüzü görmek istiyorum. Sizlerden yorum yazmanızı, sırf bölüm gelmesi için kendinizi yorum atmaya ya da düşüncelerinizi paylaşmaya zorlamayacağım ama sol alt köşedeki yıldız için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
İsteyeceğim sayı da kesinlikle absürt değil, bence oldukça makul. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.

Yeni bölüme 25 Oy diyelim...
Sınırı geçtiğiniz gün, yeni bölüm sizlerle.

Keyifli okumalar 💖


***

Belli belirsiz seslerle uykunun, ince örtüsü çekildi üzerimden. Bütün geceyi hatırlayamadığım kabuslarla boğuşarak geçirmiştim. Uykusuzluktan sızlayan gözlerimi yavaşça araladım. Bir haftadır yalnızlığa uyanmış zihnim, başka bir bedenin varlığıyla önce irkilse de tanıdık parfüm kokusuyla toparlandı. Dün gece uyuduğum yerden bir milim kıpırdamamıştım ve kendimi kasmamın bedelini taş gibi kaslarla ödeyeceğimi daha ilk dakikadan anlamıştım. İnat uğruna Cem'le aynı yatakta yatmıştım ancak ferah kokusu dışında,onun burada olduğunu söyleyen hiçbir şey yoktu. Odadaki mutlak sessizlik yüzünden şüpheyle kısıldı gözlerim. Harelerim nerede olduğunu aramaya koyulduğu vakit, çıktı banyodan. Koyu lacivert üç parçalı bir takım elbise giymişti, benim aksime oldukça dinç duruyordu. Dün geceden kalma, kokuştuğundan emin olduğum kıyafetlerimi sakince inceledi. Hiçbir şey anlatmayan gözleri, bileğindeki Patek Philippe saati buldu. Bende duvar saatine hızlı bir bakış attım, sekizi buçuk geçiyordu yani Cem için oldukça geç bir vakitti. Niye bu saate kadar gitmemişti ki? Normalde sabah yedide şirkette olurdu, tabi bu da bana söylediği diğer yalanlardan birisi değilse. Âşık olduğum adamın rutinini, sevdiği şeyleri bildiğimi sanardım ama ortada âşık olduğum bir adam yoktu. Bu durumda, onun hakkında hiçbir fikrimin olmadığını söyleyebilirdim miydim? Benim eksikliğimin aksine O, her şeyimi biliyordu; lanet olsun ki yine benden bir adım öndeydi. Bu durum çok sürmeyecekti. Nasıl olsa bende onun önüne geçecektim. Geçmek zorundaydım, başka bir şansım yoktu. Kollarımı önümde kavuşturdum, sahte bir özgüven veriyordu bu hareket.

"Her sabah senin suratına uyanmak, yeni bir işkence türü mü?" Dedim, yüzümü buruşturarak. Dediğim şey komikmiş gibi güldü, samimiyetsiz gülüşlerinden değildi. Gerçekten güldü. Adımları geniş şifonyere giderken, cevaplamıştı beni.

"Sen, hep böyle yalan söylemeye devam mı edeceksin?.Yakışıklı yüzümü, işkence olamayacak kadar çok beğeniyorsun." Derken oldukça özgüvenliydi. Nişanlılığımız boyunca söylediklerimi, sürekli suratıma mı vuracaktı? Belki de aynısını bende yapmalıydım. Düğün hazırlıkları boyunca ellerini kendinde tutamayan oydu, ben değil. Çenemi hafifçe ileri çıkartıp, burnu havada bir ifadeyle konuştum.

"Nişanlıyken bana dokunmadan duramayan sendin. Hatırladın mı, kocacım(!)?"

Dün gece, ona ait olduğumu söylerken dürüsttü. Tüm kandırmalarına rağmen ne zaman yalan söyleyip ne zaman doğruyu konuştuğunu çözebiliyordum. Nasıl olsa sahici yüzünü; günler önce bu odada, zihnime kazımıştım. Maskesinin altında neler gizlediğine şahit olmuştum: Donuk, ruhsuz bir beden...

Suçlu HazlarTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon