Suçlu Hazlar XII

476 22 9
                                    

Hayallerin ve gerçeklerin karmaşıklığı arasında süzülen kalbim, göğüs kafesimin üzerine çökmüş ağırlığın altında eziliyor fakat haklı isyanında vazgeçmiyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hayallerin ve gerçeklerin karmaşıklığı arasında süzülen kalbim, göğüs kafesimin üzerine çökmüş ağırlığın altında eziliyor fakat haklı isyanında vazgeçmiyordu.
Yıllarca kendimizi inandırdığımız iyilik ve kötülüğün aslında o kadar da keskin olmadığını, hayal aleminde yaşamanın anlamsız olduğunu haykırıyordu.
Tüm düşüncelere rağmen kurumuş dudaklarımın arasından dökülen küçük,cılız sesimle içimden geçeni tüm çıplaklığıyla konuştum.

"Ben-"

"...seninle evlenirim, Cem."

Onun verdiği her bir aşk, şefkat kırıntısına öyle sıkı sıkıya tutulmuştum ki bedenimin ona olan bağımlılığını bu anda fark ediyordum. Gözüm kördü, vicdanım karanlık kuyuların dibinde duyulmamak üzere terk edilmişti. Suçlu bir haz gibi çepeçevre olan aşkımı kuşandım,gözleri parlayan sevgilimin dudaklarını öptüm.
Bencil olacaktım, takıntılı aklımın dilediği gibi mutlu ailemi yaratacaktım...
Sırtımı yaslamaktan çekinmeyeceğim kocaman bir dağ gibi duruyordu. Aşkımın yanına eklediğim tüm sebeplerimi doldurduğum yüklerle onu öptüm, bana verdiği haz dolu karşılığı kucakladım. Dudaklarımı sertçe öpüyordu, büyük elleri başımın iki yanında yerini almış ve beni kendine katmak istercesine hareket ediyordu. Dudakları, içimdeki her bir özgüvensizliği tek tek bulup onları ateşe veriyordu. Nefesim kesilene dek beni öptü, onu unutmamı engellemek istercesine alt dudağımı dişlerinin arasına sıkıştırdı ve beni tatlı bir acıyla baş başa bıraktı.

"Aptal yüzüğü yanımda getirmeliydim."

Pişmanlık ve kendine kızan sesine kıkırdamadan edemedim, böylesine gelişigüzel olayları bile kontrol etmek istemesi beni güldürüyordu.

"Seninle bir yüzük olmadan da evleneceğimi biliyorsun hem yüzüğüme aptal deme."

Sesimdeki sahte kızgınlığa gülümsedi ve dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.
Kar fırtınası dinmişti, titremem biraz olsun dursa bile bedenlerimizi birbirine daha da yaklaştırdım. Loş sarı ışığın altındaki yakışıklı çehresi tedirginlik ile kaplanırken kendimi gelecek soruya hazırladım. Beraber olduğumuz günden bu yana neredeyse her boş anımızı beraber geçirmiştik, onun hakkında çok fazla şey biliyor olabilirdim ama buzdağının görünen kısmını bitirmek asla yeterli değildi.

"Emin misin?"

Dudaklarım, hiç terk etmediği gülümsemeyi daha da büyüttü. Onun devasa elleri için olan eldivenlere sarılmış ellerimi özgürlüğe kavuşturdum ve buz kesmiş yanağını okşadım.Gözlerimin içinde gözlerini görmesine, ona ne denli tutulduğuma şahit olmasına izin verdim.

"Hem de hiç olmadığım kadar..."

Kararımı vermiştim, bunu yapacaktım. Keşkelerle yaşamak, bana hiç uygun olmamıştı ama eğer şimdi arkamı dönüp gitseydim ömrümün geri kalanında bu anı bir keşke olarak yaşayacaktım. Pişmanlıklar, boşa harcanan zamandan öte hiçbir şey olamazdı.

Suçlu HazlarWhere stories live. Discover now