Kader oyunu

8 4 0
                                    

O gece abim benim uyumama bir türlü izin vermedi. Sürekli herşeyin çok güzel olacağını söyleyip duruyordu. Sabaha karşı ikimiz de uyuya kalmışız. Uyandığımda öğlen olmuştu bile. Yatakta doğruldum ve ayağımın ucunda bir ağırlık hissedip o tarafa bakınca, ayağımın dibinde bir kedi gibi kıvrılıp uyuyan abimi gördüm. Bu manzara benim kıkırdamama,ve sonrasında kahkahalara boğulmama sebep olmuştu. Gülmemin sesine uyanan abim gözünü hafifçe aralayıp,"Günaydın menemen" dedi. Ardından anlam veremeyen bakışlarla ona baktığımda ise "henüz tam olarak fenomen olamadığın için sana menemen demeye karar verdim kız kardeşim" dedi. Elimi sert bir şekilde alnıma vurup "sağır olsaydım da bu espriyi duymasaydım" dedim. Sonrasında ikimiz de gülmeye başladık. Sanırım gülmeyi fazla abartmıştık çünkü odamın kapısı açıldı ve içeri annem girdi. Bizim sesimize uyanmış olmalıydı. Abimle birbirimize bakıp aynı anda başımızı, masumca önümüze eğdik. Annem dayanamayıp gülmeye başladı ve "ilahi çocuklar nedir sizi böyle güldüren sabah sabah?" Diye sordu. Konuyu anlattıktan sonra annem mutfağa kahvaltı hazırlamaya geçti. Biz de abimle internetten taekwondo için kıyafetler baktık ve ardından bu malzemeleri satan bir yer bulup kahvaltıdan sonra oraya gittik. Kıyafetlerimi deneyip beğendikten sonra satın alıp ordan çıktık,ve kursa gittik.Abim işinin olduğunu söyleyip beni bıraktıktan sonra oradan ayrıldı.Kursta şarkı eşliğinde bol bol antrenman yaptık. İlk haftadan birsürü arkadaş edinmiştim bile. Orada iken benim için zaman çok eğlenceli geçiyordu. Antrenman çıkışı kursun servisine binip eve geldim. O kadar terlemiştim ki artık bir banyo şarttı. İçeri girer girmez çantamı kenara koydum, üstümü değiştirdim ve banyoya girdim. Banyoya girince çıkmak istememek gerçekten hepimizin milli sorunu oldu artık. Yaklaşık 1 saat banyoda durduktan sonra çıkmaya karar verdim ve vücuduma bir havlu sarıp odama geçtim. Ardından kapıyı kilitleyip, üzerimi giyindim. Saçıma da bir havlu sarıp oturma odasına geçtim. Abim yeni gelmiş olmalıydı çünkü nefes nefese kalmıştı. Bizim evin medivenlerini çıktığı oldukça ortadaydı. Annemle hararetli birşey konuştukları için aralarına girmek istemedim ve koltuğa oturup telefonda gezinmeye başladım. Çok geçmeden abim gelip hafifçe kafama vurdu "kalk saçını kurutalım hasta olcaksın deli kız" dedi ve birlikte odama geçtik. Bir yandan saçımı tarıyor,bir yandan da günümün nasıl geçtiğini soruyordu. Saçlarımı öyle özenle tarıyordu ki şuan kendimi 3 yaşında gibi hissediyordum. Bu duygu benim için çok yabancı bir duyguydu. Çünkü 3 yaşımda bile böyle şefkat görmemiştim babamdan. Bir kez bile saçımı okşamamıştı. Babasından sevgi göremeyen her kız,o boşluğu doldurmak için, dışardaki erkeklerde sevgiyi ararlar. Ben o sevgiyi dışarda da bulamadım. O sevgi benim ayağıma geldi.

Bazı kızların da ilk aşkı babası değil abisi olurmuş.

Onlayken zamanım o kadar güzel geçiyordu ki. Birlikte dondurma reklamlarındaki o sesi çıkartmaya çalışıyorduk,Uçurtma uçuruyorduk, videolar çekip paylaşıyorduk ve o kadar çok sevenimiz vardı ki, artık bu işten para bile kazanmaya başlamıştık. Çoğunlukla aynı giyinip dışarı çıkıyorduk. Onsuz bir hayat nasıl yaşardım bilmiyorum. Çünkü ona çok ama çok alışmıştım. Göz yaşlarımı silen birini kazanmak benim için o kadar değerliydi ki. Eğer o bir gün göz yaşlarımı silmese, sanırım göz yaşlarım akmayı bırakır, kururlardı. Bugün de her zamanki gibi antrenmana gittim ve eve geldiğimde çok yorulup uyuya kalmıştım. Sonra bir ses, büyük bir sese uyandığımı hatırlıyorum. Dışarıda gök gürlüyor ve şiddetli bir şekilde yağmur yağıyordu. Ama duyduğum ses yağmur veya Gök gürültülüsü değildi. Gözlerim yarı açık bir şekilde lambayı açtım ve içeri gittim. Oturma odasının kapısı hafif aralıktı ve içeriden konuşma sesleri geliyordu. Konuşanlar abim ve babamdı. Hararetli bir şey konuşuyor gibiydiler. Abimi ilk defa bu kadar sinirli ve gergin görüyordum. Babam da aynı şekilde patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Ne olmuştu da böyle kavga ediyorlardı bilmiyorum, ancak içeri girmezsem kavganın büyüyeceğini düşünüp, kapıyı tamamen açtım.
-noluyor size ne bu gürültü ?
-Asel odana geç!
Bunu diyen kişi babamdı. Tabiki onları bu durumda yanlız bırakıp gidemezdim. Abime baktım ve bana hafifçe gözlerini yumup gitmemi söyledi. Artık gitmekten başka çarem yoktu. Abimin odasına geçip beklemeye başladım. İçerideki sesler gittikçe artmaya başladı. Dizlerimi kendime çekip oturdum. Kulaklarımı tıkladım. Buna rağmen gürültü hâlâ kulaklarıma erişiyordu. Ne zaman bazı şeyler düzene girse sonrasında mutlaka birşey oluyordu. Bu bir kader oyunu idi. Kaderim, hüzün üzerine kurulmuş bir oyun gibiydi. Ne zaman oyuna alışsam,bir sonraki level daha da zor oluyordu. O gece benim için bir kâbus gibiydi. İçeriden gelen bağırışmalar arttıkça benim çaresizlikten ağlamam da artıyordu. 1 saat süren tartışmanın sonunda abim odaya geldi,ve hiçbir şey olmamış gibi tebessüm edip "sen hâlâ uyumadın mı abicim?" diye sordu. Üzülmemem için,bana belli etmemeye çalışıyordu ancak herşeyin oldukça farkındaydım. Kavga sebeplerini ısrarla sormama rağmen sürekli konuyu değiştirip bana hiçbir cevap vermedi. Sonunda ısrar etmekten vazgeçip,abime destek olmam gerektiğini fark ettim ve gövdesine sımsıkı sarıldım. Kolunu başımın altına koydu ve öylece yağmurun sesini dinleyerek uyuduk.
***
Ertesi sabah, abim kahvaltıya gelmedi. Erkenden evden ayrılıp, işinin olduğunu söyledi. Onu merak ediyordum fakat biraz yalnız kalıp, kafasını dinlemeye ihtiyacı olduğunu düşünüp, onu rahatsız etmek istemedim. Bugün yoğun yağıştan dolayı antrenman yapılmayacaktı. Samsunda oldukça yağmur yağıyordu ve abim buna rağmen saatlerdir eve gelmiyordu. Yakacak hiçbir şey bulamıyordum ve canım çok sıkılıyordu. O an anladım işte, ben gerçekten o olmadan yaşamaya devam edemezdim. Daha fazla dayanamayıp, abimi aramaya karar verdim ama telefonu sürekli meşgul çalıyordu. Meraktan ölmek üzere idim. Benim için gerçekten o kadar değerliydi ki. Kılına zarar gelirse Dünya yerinden oynardı. Başka çarem kalmadığı için abimin odasına geçip beklemeye başladım. Neden bilmiyorum ama burası bana gerçekten evimdeymişim gibi hissettiriyordu. Uzunca bir bekleyiş sonrasında, odanın kapısı açıldı ve abimi görünce içimde büyük bir isyan belirdi. Bunu ona da yansıtıp “neden saatlerdir telefonuna ulaşılamıyor abi? Sana bir şey oldu sandım. Beni bunca saat habersiz bıraktın. Ben... O kadar yalnız hissettim ki kendimi!” Diye sitem ettim. Göz yaşlarım her zamanki gibi yerinde durmayıp teker teker dökülmeye başladılar. Aslında bunlar mutluluk göz yaşlarıydı. Çünkü onu karşımda göremeyeceğim diye ödüm kopmuştu. Bazen hiç ummadık bir anda, bir insanla tanışırsınız. O insan size hem kardeş, hem yoldaş, hem sırdaş hem de ilaç olur. İşte o insanı kaybetme korkusu, hayattaki en çaresiz duygu olabilir. Bu yüzden sevdiğim insanlar ile her ânımı, son ânımmış gibi geçiriyorum. Doya doya, her saniyesini ezberime yaza yaza...

Abim telefonun şarjı bittiğini, arkadaşları ile vakit geçirdiğini bahane edip beni geçiştirdikten sonra masaya cebini boşaltıp, duşa girdi. Telefonunu şarja takmak için masanın üzerine doğru yöneldim ve telefonu aldıktan sonra altından bir kağıt çıktı. Elimdeki kağıt ile birlikte tüm vücudumdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Çünkü bu bir otobüs biletiydi. Yarının tarihine alınmış bir bilet. O da gidecekti. O da beni yalnız bırakacaktı. Yine sığınıp, yuva sandığım ev başıma yıkılacaktı. Hep böyle olmamış mıydı ki zaten?

Elimdeki bileti tekrar yerine koyup, odama geçtim. Artık konuşacak hiçbir şeyim yoktu onunla. Tek güvendiğim kişi bile beni bırakıp gidecekti. Daha ne diyebilirim ki? Üzgünüm evet fakat ağlayacak dermanım bile kalmadı artık. Kırgındım, öncelikle kendime. Herkese bu kadar güvendiğim için. Sonra güvendiklerime kırgındım. Bu gece intihara kalkışmamı sağladıkları için.

İLTİCAOnde histórias criam vida. Descubra agora