Neden?

10 4 0
                                    

Yemek sofrasındaki ben hariç herkes çok mutluydu. Sevinmek istiyordum çünkü Ali abimi çok seviyordum. Ama beni bunca sene abi sevgisinden mahrum bırakmasını kendime yediremiyordum. O akşam yemeği bana zehir oldu. Neden onlar için abim kadar değerli olamamıştım bilmiyorum doğrusu. Yemek sonrası oturma odasında oturup sohbet ettik. Daha doğrusu babam ve abim konuştu. Ben ise dinledim. Annem mutfakta çayın yanına pasta falan hazırlıyordu. Konuştuklarına göre abim artık bizimle kalacaktı. Peki ya arkadaşlarıma nasıl anlatacaktım bu durumu? Birden bire ortaya abim çıktı mı diyecektim? Gerçi niye böyle bir dert edindim ki ben... Ne de olsa arkadaşım yok. Bazen sorunun bende olduğunu düşünüyordum. Herkes ile aramın bozuk olması pek normal bir durum değildi.

Annemin mutfaktaki hazırlıklarının bitmesini beklerken birden bire abim "ee Asel derslerin nasıl?" Diye sordu. Dalga mı geçiyordu bu benimle? Bunca zaman ortada yokken şimdi karşıma geçmiş derslerin nasıl diye soruyordu. Göz devirip cevap vermeden önüme döndüm. Ona öyle çok kırgındım ki elimde olsa karşısına geçip hesap soracaktım. Çok geçmeden abim tekrardan bana dönüp"Asel odanı göstersene bana merak ettim" dedi. Aklı sıra benimle baş başa kalıp konuşmaya çalışıyordu. Bu benim için bir fırsattı "elbette!! Beni takip et." Dedim. Odamın ışığını açıp yatağıma oturdum. O da yanıma gelip yatağın dibine oturdu. "Nasıl beğendin mi odamı?" Dedim. Bir süre yüzüme bakıp "amacımın odanı görmek değil, seninle konuşmak olduğunu anlamışsındır umarım." Dedi. Hiç beklemeden "seni dinliyorum. Bakalım bunca sene beni abi sevgisinden mahrum bırakmanın sebebi neymiş" dedim. Sanırım laflarım biraz ağır gelmişti ona. Yüzü düştü ve ağlayacak gibi oldu. Durum böyle olunca kendime sinirlendim. Belki de gerçekten ciddi bir nedeni vardı. Bazen hiç düşünmeden konuşuyordum. Ve bu huyum benim çok sinirimi bozuyordu.

Durumu biraz toparlamak adına "şey kusura bakma sanırım biraz ağır konuştum. Psikolojim şu sıralar çok iyi değil. Seni dinliyorum. Bana içini dökebilirsin." Dedim.

Buruk bir tebessüm edip olan biteni anlatmaya başladı. "Çok küçükken annem ve babam ayrılmış. Beni ikisi de kabul etmemişler. Bu yaşıma kadar beni büyüten ise halamdı. Biliyosun ki halam İstanbulda ve Samsun'a çok yakın değil. Bu zamana kadar annem beni bir kez olsun arayıp sormadı. Babam da son 1 aydır aramaya başladı. Bana burada bir iş buldu. Bildiğin üzere güvenlik oldum. Sonrasında beni seninle tanıştırıp evinin kapısını açtı. Benim de içimde büyük bir yara var biliyor musun? Bu yaşıma kadar anne, baba sevgisinden mahrum kaldım hep. Küçüklüğüm başı boş bir şekilde geçti. Ama bunların artık bir önemi yok. Babama kırgın olabilirim evet. Ama ben buraya kız kardeşime yaşatamadığım tüm güzellikleri yaşatmaya geldim. Bunca zaman seninle tanışmamı istemeyen babamdı. Büyük ihtimalle sana kötü örnek olacağımı düşündü. Sonrasında ne olduysa fikri değişti ve beni buraya çağırdı. İşte benim hayatımın özeti bu kardeşim. Peki sen beni kabul ediyor musun?" dedi.

Konuşmaya başladığı andan itibaren boğazım düğümlenmiş bir şekilde olanları dinliyordum. Kendime o kadar kızgındım ki! Onun yaşadığı şeylerin yanında benimkiler bir hiç gibi geliyordu. Birde derdinin üstüne dert ekleyip onu kırdım. İstemeden olmuştu. Bu kadar patavatsız olmayı gerçekten bende hiç istemezdim.

Daha fazla onu bekletmeden bende kısaca kendi hayatımı anlatmaya başladım. "Öncelikle gerçekten bugünkü tavrım için özür dilerim. Ben bunları bilmiyordum. Babam olanları bana anlatma tenezzülünde bulunmamış. Ve bunca sene ben sensiz kalmışım. Babamdan hiç bir zaman sevgi görmedim. Gerçi oğlunu bırakıp giden bir adamdan ne beklenirdi ki zaten? Durum böyle olunca bende sevgiyi hep dışarıda aradım. Gerek arkadaş olsun, gerek sevgili olsun... Biliyor musun? Hiçbirisi beni menfaat dışı sevmedi. Hepsi beni kullandı. Sadece Efe vardı, beni ben olduğum için seven. O da ellerimden kayıp gitti. Sahi o iyi mi?"dedim.

Efe konusunu açtığım andan itibaren yüzünü tuhaf bir ifade aldı. Konuşma sırası tekrar ona dönünce "biliyorum bunca zaman ayrı kaldık. Ama önemli olan bundan sonrası değil mi? Ayrıca Efe konusuna gelince 1 hafta önce hastaneden çıkışı verildi. Buraya gelirken de bir kızla gördüm onu."dedi. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ben her gece nefesinden bile şüphe edip göz yaşlarına boğulurken, o gidip başka bir kız mı bulmuştu yani? Ben bunu kendime asla yediremezdim. Gözlerim hafif dolar gibi olduğunda abim ağzını açıp "üzülme güzelim" diyecekti ki. Güzelim kelimesini ağzına tıkarak "o kelimeyi kullanma" dedim. Bu durumu anlayışla karşılayıp başımı göğsüne yatırdı. Göz yaşlarım üstünü ıslatıyordu fakat o bundan hiç rahatsız değildi. Biraz sonra içeriden babamın sesi duyuldu. "Çocuklar hadi içeri çay hazır" Diye seslendi. Abim kafamı tutup kendine çevirdi ve hep olduğu gibi
"göz yaşlarımı sildi." Bunu neden yapıyordu bilmiyorum ama yaptığı bana çok iyi geliyordu. Göz yaşlarımı sildikten sonra "O şerefsiz için birdaha ağladığını görmicem Asel. Kalk içeri gidiyoruz" dedi ve elini omzuma koydu. İçeri o şekilde girdiğimizde anne ve babam aramızın iyi olmasına bir hayli sevindiler. İçeride güzelce çay içip sohbetler ettik. Uzun süre sonra ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum. Saat 10 olunca babam abime "hadi oğlum yat dinlen sen" Dedi. Annem abime misafir odasını hazırlamıştı bile. Abim orada uyuyacaktı. Onun yattığını gördükten sonra bende odama geçtim ve uyumaya çalıştım. Hâlâ bir telefonum yoktu. Zaten olsa bile konuşacak kimsem kalmamıştı artık. Efe konusu artık o kadar da canımı sıkıyordu. Aksine kendime kızıyordum. Ailemi karşıma almama değecek kadar sevmemişti beni. Ona verdiğim değerin çeyreğini bile hak etmiyordu. Düşündükçe ona olan nefretim büyüdü. Nefret ettikçe kendime daha da çok kızdım. Çünkü sizi 1 gram bile üzen birini nefret edecek kadar değer vermemeniz gerektiğini düşünüyordum. Fakat şimdi ben bunu yapıyordum. Ona karşı nefretimi kusmam gerekiyordu. Bu yüzden bir şekilde telefonumu almalıydım. Arayarak bulamayacağım kadar gizli bir yerde olmalıydı. Çünkü haftalardır telefonunu arıyordum fakat bulamamıştım. En doğru yol annemden izin isteyip telefonumu vermesi gerektiğini söylemekti. İçeri gittiğimde annem televizyon izliyordu. Her zamanki gibi çekirdek-dizi ikilisini bırakmamıştı. Yanına gidip koltuğu oturdum. Bir süre cesaretimi toparladıktan sonra konuya girdim. "Anne biliyorum bana kırgın ve hatta kızgınsınız. Çok haklısınız. Ben büyük bir cahillik yaptım. Ailemi karşıma aldım ve sözünüzü dinlemedim. Uğruna babamla aramın bozulduğu çocuk şimdi başka bir kızın kollarındaymış. Haklıymışsın anne her zaman olduğu gibi... Özür dilerim. Şimdi senden tek birşey isteyeceğim. O çocuğa gidip nefretimi kusmama izin ver. Telefonumu alıp sadece ona mesaj atmak istiyorum. Yoksa içimdeki kin git gide daha da büyüyecek. Ve bu hiç birimiz için iyi olmaz." Dedim. Bir süre öylece yüzüme bakıp sonra içeri gitti. Geri geldiğinde elinde telefonumu gördüm. Annemin gözlerine bakarak teşekkür edermişcesine gözümü yumdum ve ona sarıldım.

İLTİCAWhere stories live. Discover now