41.Bölüm: Karar

Start from the beginning
                                    

"Konuşabiliyor." Hüzünle Mete'ye baktım. "Ama babasından izin aldığı sürece..." diye fısıldadım. Bir tek bacağıma sarıldığı zaman kendi konuşmuştu.

"Köpek mi yetiştiriyor?! Şerefsiz herif!" Han'ın sinirlenmesiyle Mete birkaç adım geriledi.

"Sakin ol. Çocuğu korkutuyorsun," dedim uyarıcı bir ses tonuyla.

"Sana kızmadım ben," dedi Han hemen. "Sen dans etmeyi biliyor musun?" diye de konuyu değiştirip, ortamı yumuşatmaya çalıştı.

"Eminim senden daha iyi dans ediyordur."

Mete boş boş ikimize baktı. Sonra bize doğru yavaş ve temkinli adımlarla yaklaştı. Bizim yanımıza geleceğini sanmıştım ama o kanepeye doğru ilerledi. Kanepe duran telefonumu eline aldı. Telefonla kamerayı açıp doğrulttu.

"Videomuzu mu çekeceksin?" diye sordum gülerek. O da hafifçe gülümsedi. Dünden beri ilk defa korkmak dışında bir tepki vermişti. Sonra evet anlamında kafasını salladı.

"Bu çocuk üç yaşında değil miydi?" diye sordu Han da gülerek. "Kamerayı açmayı nereden biliyor?"

"Şimdiki çocuklar her şeyi biliyor."

Ellerini yine belime dolandığına yavaşça dans etmeye çalıştı. "Telefonu sürekli yanında taşımaları gerektiğini, biri aradığında da hemen açmaları gerektiğini, eminim senden daha iyi biliyorlardır," dedi imayla. Pislik laf sokmaya da başlamıştı.

"Unutuyorum," dedim hemen kendimi savunmak amaçlı. Telefonumu sesli kullanmayı sevmezdim, sürekli yanımda taşımayı da sevmezdim, bir yerlere koyar sonra nereye koyduğunu da unuturdum. Sessizde olduğu için de bir türlü yerini bulamazdım. Han sürekli sesini açardı ben geri kapatırdım. Sesi açık olunca bildirim sesleri beni rahatsız ediyordu.

"Bu devirde telefonuyla uğraşmayan, telefonunu kaybeden tek kişi sen olabilirsin."

"Olabilir," dedim gülerek. Yine ayağıma basacakken ayağımı çektim. "Yumuşak hareketlerle," dedim uyarıcı bir ses tonuyla. "Ayağını o kadar kaldırma. Asker yürüyüşü mü yapıyorsun?"

"Küçük adımlar atmayı sevmem, ben koşmayı severim." Belimdeki tutuşunu sıkılaştırıp beni kendine çektikten sonra yavaşça belimi kırıp, aşağı doğru eğdi. "Bu hareket kolaymış," dedi çapkın bir gülümsemeyle. Beni öpmek için eğildiğinde bir kıkırdama sesi duyduk. İkimizin bakışı da anında küçük Mete'ye döndü, bu sefer biz baktık diye utanıp bakışlarını kaçırmamıştı, gülmeye devam etmişti.

"Çocuğun yanında yaptığın hareketlere bak," dedim onu itmeye çalışırken.

"Fena mı, öğrenmiş olur işte. İlerde eşine iyi davranır, benden iyi dans eder, babası gibi olmaz. Erlik sürüsünün artık iyi bir alfaya ihtiyacı var." Gülerek bizi çeken çocuğa baktı. "Bak nasıl hoşuna gitti."

"Eminim çok iyi bir alfa olacaktır." Beni geri düzeltip elimi tuttu, biraz kaldırım beni etrafında çevirdi. Topuklu ayakkabı giymeyeli uzun zaman olmuştu, şimdiden ayaklarım biraz acımaya başladı, evde daha fazla pratik yapsam iyi olacaktı.

Beni tekrardan kendine çekip "Bizim çocuğumuz daha iyi olur. Zaten en güçlü alfa da o olacak," dedi.

"Senden daha güçlü olacak. Beni sinir ettiğinde seni dövmesini isterim." Gülerek ellerimi boynuna sardım. Şu an danstan çok, sarılıyor gibiydik.

"Çocuğumuzla kurduğun hayal bu mu gerçekten?" Somurtan yüzüne baktığımda daha çok güldüm.

"Evet. Bence çok güzel bir hayal. Ben vurunca hissetmiyorsun, o vurunca belki akıllanırsın ve benimle uğraşmayı bırakırsın."

NARYAOn viuen les histories. Descobreix ara