"Fiona'dan sizin ölümünüzün gerçekleşip gerçekleşmediği ile ilgili rapor beklerken, hiç ummadığım bir sonuç aldım. Mektupta sizden bahsetmemişti. Sadece Dougal hakkında önemsiz bilgiler vardı. Yardımcım Zack'i görevlendirip McLean'a yolladım. Kurt klanı varisi hakkında bilgi topla dedim. O da emrime uyarak oraya gitti. Fiona ona Mclenan'da o isimde biri yaşamadığını söylemiş. Zack bana bunu anlatınca 'Tuğra kim?' diye sordu. Yani kısacası, herkes sizi unutmuştu, ben hariç. Bu inanılır gibi değil, değil mi? Aylarca peşinizde olan sağ kolum Zack, sizinle aylarca vakit geçiren Fiona dahil herkes, Büyük Dougal bile sizi unuttu. Ben her şeyi hatırlıyordum, sizi hatırlıyordum. Sadece ikinizin ortadan yok olup Melek'in klanda kaldığını duydum. Sonra farkettim ki sizin unutulmanızın tek bir sebebi var; siz o mağaraya girdiniz! Öğrenmek istediğim konu buydu. Siz Mclenan'da bir mağaradan geçip öteki diyara ulaştınız. Fiona sizi hatırlamadığı için o günle ilgili detayları bilmiyordu. Hangi mağaradan geçtiğinizi öğrenemedim ki Mclenan mağara kaynıyor. Siz geri gelene kadar ümitlerim tükenmek üzereydi çünkü Melek'i kaçırmaktan başka çarem kalmamıştı. Melek ise klandan hiç çıkmıyordu. Tüm ümitlerimin tükendiği an da siz çıkageldiniz. Artık hangi mağaradan yolculuk yaptığınızı öğrenebilecektim ve dediğiniz gibi sizden çok çekindim. Görülmemiş şeyler gören üç suikastçiden gerçekten çok korktum. Hele ki Tuğra'nın kraliçe olmasından sonra işler çok zorlaştı. Sizi göz göre göre alıkoyamazdım. Tek çarem size yakın kişilerden bilgi almaya çalışmaktı. Galler'de olmanızı fırsat bilerek Mclenan komutanlarını alıkoydum. İşte tüm hikayem bu. Amacım gerçekten size zarar vermek değildi kraliçem aksine size Galler de sempati bile besledim. Tek öğrenmek istediğim, hangi mağaradan, hangi şehire geçtiniz?"

Melek'in endişeli bakışlarını yanımdan bile hissedebiliyordum. Aynı şekilde Emir'in gerginliği elle tutulur ölçüdeydi. Benimse zihnim, Lord Alex'in sözlerinin ardındaki derin anlamları çözmeye çalışıyordu. Anlamıyordum, şehzade zaten mağaranın nerede olduğunu biliyordu. Büyük ihtimal şu an 9 rahip ormanlarındaki geçit olan mağaradaydık biz şu anda. 24 sene boyunca kendini bu denli saklayıp güçlendirdiyse mağaradan da geçip kızını yani beni arayabilirdi değil mi? Hâlâ mağarayla ilgilendiğini ve Dougal ile uğraşmasının sebebinin de McLean topraklarında da aynı mağaradan olduğunu bildiğini biliyordum. Bizim mağaramızı arıyordu ancak elinin altında bir mağara varken bunca zahmete neden girsin ki? Başka bir amacı daha vardı. Belki de Hüseyin'lerin anlattığı gibi kızına özlem duymuyordu. Beni neden aramak için gelmemişlerdi ki onca yıl? Mağaranın sırrını bildiği için tarihi mi değiştirmeye çalışıyordu. Belki bunların tek amacı beni bulmak değil de onlara iftira atarak idam kararı çıkartan kardeşinden intikam almaktı.

"Biz mağara falan bilmiyoruz siz deli misiniz?" Emir'in sakin çıkartmaya çalıştığı sesine alaycı bir ifade eklemişti.

"Ewan'ı bir saçmalık yüzünden mi yaraladınız? Buradan hiçbiriniz sağ çıkmayacaksınız?" Melek de hemen ardından konuşurken Alex oldukça rahat duruyordu.

"Siz de ben de o mağaranın ne olduğunı biliyoruz. Bana numara yapmayın boşuna" diyerek yaşına göre çevik bir hareketle ayağa kalkıp kınından çıkarttığı kılıcını Emir'in boynuna doğru tutarak bana baktı.

"Mağara nerede?" dedi baskın bir tonla. Alex'ten gözlerimi alamazken "arkadaşımın kanı bir damla bile akarsa burayı yakarım" dedim. Alex tek kaşını kaldırıp Emir'e döndü.

"Demek kardeş değilsiniz. Siz tam olarak kimsiniz? Yoksa Dougal'ın yanına mı sızdınız? O, kardeş olmadığınızı biliyor mu?" dediğinde Emir hareketlenerek Alex'in kılıcından ani bir hamleyle kurtulup eline aldığı an tüm adamlar üzerimize çullanıp kılıçlarını bize doğrultmuşlardı. Emir kılıcını Alex'e tutuyordu.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Where stories live. Discover now