15 | ALÇI

37 9 19
                                    

- Alya -

Teneffüse girdiğimizi bildiren zil çalınca kitaplarımı ve kalemliğimi çantama koydum. Daha iki saatlik bir dersimiz vardı ama hastanede randevum olduğu için o derse katılamayacaktım.

Eşyalarımı topladıktan sonra Dilara'yla vedalaştım ve hiç oyalanmadan sınıftan çıktım.

Artık gözlerimle onu aramayı bırakmıştım. Her seferinde beni görüp yok sayması çok canımı sıkıyordu. Bundan böyle bende onu görmezlikten gelecektim.

Montumu dolabımdan alıp asansöre doğru ilerledim. Okuldan kaçıyor gibi olmamak için müdür yardımcısına durumu bildirmem gerekiyordu. Yoksa dersten kaytardığımı düşünüp disiplin notumdan puan kırabilirlerdi.

Asansörle ikinci kata kadar çıktım. Ardından aceleyle müdür yardımcısının odasına doğru yürümeye başladım.

Sadece bir koltuk değneğinden destek alsam bile artık bu şeyi kullanmak beni çok sıkmıştı. Ama bir kaç saat sonra ayağımdaki ağır alçıdan ve bu lüzumsuz değnekten kurtulacaktım. Artık rahat bir şekilde yürüyeceğim için çok mutluydum.

Müdür yardımcısının odasına vardığımda kapıyı açmak için kolumu kaldırdığımda benim yapmama gerek kalmadan kapı içeriden açılmıştı. Karşımda duran kişi de beni görünce aynı benim gibi afalladı.

Onun burada ne işi vardı?

Ömer'le bir kaç saniye süren bakışmamızın ardından aramızda oluşan tuhaf atmosferden rahatsızlık duyup bir şey demeye karar verdim.

"Selam." Evet, sadece selam demiştim. Gayet samimi bir şekilde söylediğimi düşünüyordum.

Ama o bu samimiyetimi tanıyamamış gibi kısa bir süreliğine bakmaya devam etti. Hemen arkasından bakışlarını üzerimden çekip acelesi varmış gibi etrafı izledi.

"Selam. Benim gitmem gerekiyor. Acil bir işim var." diye beni geçiştirmeye çalışması gerçekten üzmüştü. Ama bunu gizleyerek başımı salladım ve gitmesi için kenara çekildim.

Hiç beklemeden çekip gitti.

Pekâlâ, fazla abartmamalıydım. Belki de gerçekten acelesi vardı ve benimle oyalanmak istemiyordu. Hem müdür yardımcısının odasından çıktığına göre bir şey olmuş olmalıydı. Kötü bir şey olmamasını umsamda içimden bir ses öyle olmadığını söylüyordu. Ne de olsa Ömer'di bu, başına dert almadan bir saniye bile durmazdı.

Aklımı kurcalayan düşünceleri bir kenara bırakıp çabuk davranmam gerektiğini hatırlayıp odaya daldım.

Müdür yardımcısı her zamanki gibi suratı asık bir halde karşıladı beni. Bu kadın etrafa negatif enerji vermek haricinde hiçbir işe yaramıyordu. Öğretmenler de dahil hiç kimse onun yüzünü görmeye tahammül edemiyordu.

Çok fazla uzatmadan durumumu bildirdim ve okuldan izinli bir şekilde çıkabilmem için verdiği formu doldurdum. Gerçekten hastaneye gittiğimi kanıtlamam için hastaneden de bir belge almamın şart olduğunu söyledikten sonra gitmeme izin verdi. Bende söylediklerini onaylayıp hızlı adımlarla odadan çıktım.

Abim beklemekten delirmiş olmalıydı. Onun azarını işitmeye kendimi hazırlamam gerekiyordu.



"Yemin ederim, bir gün gerçekten öldüreceğim seni. Yarım saattir bekliyorum, ağaç oldum burda!"

Evet, tahmin ettiğim gibi beklemekten cin tutmuştu. Eminim ki, sabırsız insansanların katılacağı bir yarışma yapılsaydı abim kesinlikle birinci olurdu. Sabırsız olma konusunda üstüne yoktu.

KARŞI KARŞIYAحيث تعيش القصص. اكتشف الآن