1 | KAVGA

137 24 178
                                    

- Alya -

"O kadar güzeldi ki, harap olursunuz
Fısıldadı, mahur, o boşluğa
Aynaya baktı, bi' sigara yaktı
Derdini kuşlar telefona yazdı
Sesini unuttum dedi ama
Böyle yalan olmaz olsun..."
(Şarkı: Vera - Mutluluk Reklamı)

Kulaklığımı takıp çalma listesindeki şarkıları dinlerken öğretmenin "defterinize geçirin" dediği paragrafı kitaptan bakarak defterime yazıyordum.

Birden kolumu sertçe çeken birinin olduğunu hissedince şaşkınlıkla başımı kaldırıp yanımda duran Dilara'ya baktım. Dudaklarını hareket ettirerek bir şeyler söylediğini anladım. Kulaklıklarımı çıkarıp duymadığımı belli ederek, "Ne dedin?" diye sordum.

"Acele et! Koridorda kavga var," dedi aceleyle. O zaman fark ettim ki sınıfımız bomboştu. Koridordan gelen bağırma seslerini duyunca kaşlarımı çattım.

Büyük bir merakla hızla ayağa kalktım ve Dilara'yla birlikte sınıftan koşarak çıktık. Yan sınıfımızın önünde toplanmış öğrenci kalabalığının arasına karıştık.

Ortaya doğru sokulduğumuzda iki erkeğin kavga ettiğini gördük. İkisi de yerde yatıyordu. Biri diğerinin üstüne çıkmış, altta kalanın yüzüne yumruklar ve tokatlar savuruyordu.

Etraftaki herkes benim gibi korku ve endişeyle altta kalan çocuğun dövülmesini izliyordu. Üstteki belalı çocuğu tanımıyordum ama şu an bir öfke patlamasının tam ortasında olduğu çok belliydi.

"Oh mein Gott! Will er ihn umbringen, oder was?" (Aman Tanrım! Onu öldürmek mi istiyor yoksa?)

"Hey Bruder! Beruhig dich man!" (Kardeşim! Sakinleş ya!)

"Jemand soll schnell einen Lehrer holen!" (Biri hemen bir öğretmen çağırsın!)

Etraftaki herkes telaşla bir çözüm yolu bulmaya çalışıyordu, çünkü yerdeki çocuk ağzından kan kusacak kadar kötü bir hale gelmişti.

Koridorun diğer tarafından gelen yüksek ve öfkeli bir sesle hepimizin başı o tarafa döndü.

"WAS IST LOS DA! SOFORT AUFHÖREN!" (NELER OLUYOR BURDA! HEMEN DURUN!) diye bağırdı nöbetçi öğretmen. Öğretmenin geldiğini gören herkes telaşla kenara çekildi ve öğretmenin ortaya girmesi için yer açtı.

Ama yerdeki çocuk bunu fark etmemişti bile. Öfkeden gözleri kör olmuştu sanki. Acıyarak baktığım yaralanmış çocuğu yakasından tutup kendine doğru çekti ve tükürürcesine küfretmeye başladı.

"Du Hurensohn! Wehe, du sprichst wieder so mit mir, dann werde ich dich ohne Zögern töten! Hast du's gehört? HAST DU'S GEHÖRT?" (Seni or*spu çocuğu! Hele bu söylediklerini bir kez daha tekrarla, o zaman seni hiç düşünmeden gebertirim! Duydun mu? DUYDUN MU?) diye tehdit etti.

Bunu duyan öğretmen bir hışımla çocuğun kollarından tutup yaralı çocuğun üzerinden kaldırdı ve kenara çekip duvara yasladı. Çocuk öfkeyle sesli nefesler alıp verirken, kararmış gözleriyle öğretmenin yüzüne bakıyordu. Hayatımda ilk defa böyle bir öfke krizine şahit oluyordum.

"BERUHIG DICH, OMAR!" (SAKİN OL, OMAR!) diye bağırdı adının Omar olduğunu öğrendiğim çocuğun gözlerine tehditkar bir şekilde bakarken. Çocuk Arap mıydı? Omar bir Arap ismi değil miydi? Aynı zamanda esmerdi de.

Öfkeli çocuk öğretmenin söylediklerini umursamadan gözlerini devirdi ve hala yerde yatan çocuğa tiksintiyle baktı. Dudaklarını oynatıp, "Hurensohn" (or*spu çocuğu) dediğini duymasam bile anlamıştım.

Diğer öğrenciler kendi aralarında dedikodu yapıyorlardı. Dilara da yanımda değildi. Etrafıma baktığımda onun az ilerde yakın bir arkadaşıyla kıkırdayarak konuşur bir halde gördüm. Burada yine yalnız bir şekilde dikiliyordum.

Tam o esnada teneffüsün bittiğini gösteren zil çalmaya başladı. Nöbetçi öğretmen, "In die Klassen!" (Sınıflara!) diye emir verdi hepimize.

Ben hiç tereddüt etmeden arkamı dönüp sınıfa doğru yürümeye başladım. Ama hala öğretmenin o Arap çocuğuna uyarırcasına yüksek sesle söylediklerini duyuyordum.

"Wenn du so weitermachst, wirst du keine zweite Chance mehr haben, in die Schule zu kommen. Bitte! Omar, bitte! Hör endlich auf damit, du ruinierst nur deine eigene Zukunft! Jetzt gehen wir zur Direktion und ich bitte dich... Benimm dich!" (Böyle devam edersen okula girmek için ikinci bir şansın olmayacak. Lütfen! Omar, lütfen! Kes şunu, sadece kendi geleceğini mahvediyorsun! Şimdi yönetime gidelim ve sana yalvarıyorum... uslu dur!)

Çocuğun öğretmene verdiği cevabı dinlemeden sınıfa girdim ve doğrudan en arkadaki sırama geçtim.

Yalnızlığıma kavuşmak ne güzeldi. Öğretmen derse girene kadar müzik dinlemeye devam ettim. Çok şükür, o erkek çocuğu gibi öfke problemlerim veya kavgaya karışmalarım yoktu. Yalnız ve sakin hayatımdan son derece memnundum.

Bugün böyle düşünsem de başka bir gün bu düşüncelerimin değişeceğini biliyordum. Bazen şükrederdim yalnız ve sakin bir hayatım olduğu için, bazen ise isyan ederdim. 15 yaşında bir kız olarak birkaç arkadaşım, hiç olmazsa bir tek dostum olsun çok isterdim. Ama yoktu.

Bugüne kadar hiç gerçek bir arkadaş çevrem olmadı. Olacak gibi de gözükmüyordu. Bugün kavgasız gürültüsüz sıkıcı hayatımdan memnun olsam bile, biliyordum, yarın bu değişecekti. Yine üzülecektim. Ağlayacaktım. Arkadaşım olsun isteyecektim.



...



İlk bölüm biraz kısaydı, ama eğer isterseniz bölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi buraya bırakabilirsiniz.

Oy vermeyi de unutmayın! Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

KARŞI KARŞIYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin