22

20 6 10
                                    

"bunu nereden uydurdun?"

"Öyle görünüyor. cevaplayacak mısın?" sevgili değiliz biliyorum. ama öğrenmezsem sinirden patlayacak gibi hissediyordum.

"biz eskiden.. Dohyunla arkadaştık."

"Ve?" arkadan sesle oraya döndüm. Dohyun ifadesiz bakıyordu yine. Siyah perçemleri gözlerine doğru geliyordu. Hafif görünen gözleri simsiyah ve intikam dolu gözüküyordu.

"Evet. Arkadaştık. Bana ne yaptığını da anlatsana."

"Bunu kes. Ne işin var senin burada?"

"Senden uzak kalamadım." Dohyun bize doğru yaklaştığında Suho beni arkasına almıştı.

"Bir meselen varsa benimle hallet. Jiwoo'yu karıştırma. Şimdi sınava gitmesi gerekiyor."

"Bana ne yaptığını söylerim o zaman."

"Duyma-"

"Duymak istemiyorum." araya girmiştim. "Suho anlatmak istemiyorsa bir nedeni vardır, yalanlarını dinleyecek değilim."

Çocuk sinirlenmiş görünüyordu, aniden eliyle yanındaki duvara vurdu. "O piç sana ihanet edince görüşürüz." arkasını dönüp gittiğinde Suho bana baktı.

"Jiwoo bil-"

"İstemiyorum dedim. Biz neyiz ki zaten? bana hesap vermene gerek yok." Suho bir anda durgunlaştı. "Evet." kaşlarımı çattım.

"Aptalsın. Ne diye teklif etmiyorsun? Dohyun bile etti." kafası karışmıştı.

"Ne demek istiyorsun?" sesi olduğundan daha kaba çıkarken iç çektim. "Benimle randevuya çık dedi. Açıkcası uğraşmak için olduğunu biliyorum. Senden de duymak isterdim."

"O piç sana ne yaptı dedin sen.."

"Suho. bana teklif etmezsen o çocukla çıkarım." sinir ve mutluluk arasında giden suratına baktım. "Benimle çıkmak zorundasın zaten."

"Değilim." koridorda yürümeye başladığımda yanıma gelip aniden kolunu omzuma attı. "Bugün evime gelirsen sana harika bir ilk randevu verebilirim."

"Bakarız." Eli sırtıma doğru inmişti, okşaması üzerine yüzümün kızardığını hissetim. bu çocuğun yanında aniden aptal olabiliyorum. yüzümü çevirdim görmesini istemiyordum. "Canın yanıyor mu? o piçleri okul çıkışı öldüreceğim."

Elini ittirdim hızlıca. "İstemiyorum. İstediklerini vermiş olucaksın. Kavga çıkarsa kazanmış olacak. Onu görmezden gelmelisin. Aranızdaki mesela neyse ne. Geçmişte kalmış. Ben şu an ki Suho'yu tanıyorum. Bu bana yeterli."

Durmuştu, o durunca ben de durdum. "Ne olu-" bana sıkıca sarılınca kolları arasında kaybolmuştum. Bu çocuğun boyu kaçtı?

"Seni seviyorum."Kafamı nereye kaçıracağımı şaşırdım o yüzden en yakın yer olarak göğüsüne yaslamıştım. Ne güzel kokuyordu bu çocuk.. uyurken de bu yüzden ayrı bir huzurlu uyumuştum zaten. Uyku haplarından çok bu uyku beni erken uyutmuştu.

"Ben de dersem bırakır mısın?"

"Bakarız." beni tekrar edince gülümsemeden edemedim. kafamı kaldırıp dudağının kenarını öptüm. "Sınavı kaçırdığım için şu an içimden sinir krizi geçiriyorum, suho.. o yüzden lütfen koşalım." kafasını sallayıp hızlıca elimden çekiştirerek sınıfa götürdü beni. Sınavın yarısına yetişebilmiştik.

Öğretmen Suho'yu sevdiği için bir şey dememişti. Sıraya oturduğumda bütün bilgileri tekrardan kafamdan geçirip bir şekilde sınavı yetiştirebilmiştim. Sınav çıkışında Suho beni bekliyordu. Onun yanına gidecekken Dohyun bileğimden çekiştirdi beni. canımın acımasıyla yüzümü buruşturdum. O sevimli bir gülümseme sundu sadece.

"Ben de seni bekliyordum. Sınavın nasıl geçti?" Suho aramıza girmişti. "Defol."

"Onu okuldan sonra randevuya çıkaracağımı söyledi mi?"

"piç.." ona bağırmamak için zor durduğu belliydi. kolunu kaldıracak gibi olunca Dohyun sırıttı. "Bu arada babam sevgilerini iletti. Babanla yakın zamanda akşam yemeği yiyeceklermiş. Ne güzel ki bizde olacağız. Kavga etmeyelim. Yüzüme ihtiyacım var sonuçta. Senin iyiliğin için Choi."

Dohyun'nun yakasına yapışınca onu çektim. "Tamam. yeter. duydun onu."

"Onunla yemeğe çıkmayacaksın!"

"çıkacağımı söylemedim."

breath|bxbWhere stories live. Discover now