19

15 5 16
                                    

Onu ayıltmak için elimden geleni yapmıştım. Tuvalete gidip kusmasını bekledim işe yaramamıştı, saçma sapan şeyler mırıldanmıştı. İsmimi sık sık söylüyordu. "gitme." demişti bir ara. elini tutmuştum.

Banyoya sokmayı düşündüm ama taşıyamayacak kadar ağırlaşmıştı. Tişörtünü çıkartıp lavabonun suyuyla olabildiğince onu temizlemiştim. Elim yaralarının üstünde sık sık oyalanmıştı nedensizce. Kendime çok kızıyordum. vücuduna bakmadan edememiştim. sporcu olduğu için karın kasları çok fazlaydı. Durmamış kol kasıda fazlasıyla yapmıştı. Onu odasına götürüp oturttum.

aşağı gidio kahve hazırlayacakken bileğimi tutup yine bir şeyler mırıldanmıştı. Sırtını sıvazlayıp fısıldadım sadece. "Merak etme gelicem koca bebek." suho'nun böyle bit tarafı olduğunu hayatta tahmin etmezdim. bu hali normalinden bin kat daha tatlıydı. diğeri genellikle kocaman bir ayıydı çünkü.

mutfaktan bulup bir şekilde yaptığım kahveyi ağzına iteklemiştim en sonunda. o sırada chicko bizi izliyordu.

"ayıldın mı?"

"bunları hak etmiyorsun." ne diyeceğimi bilemedim o an. asla ondan beklemeyeceğim şeyleri söylemeye devam ediyordu. kontrol etmek için elimi alnına koydum, o dalgınca konuşmaya devam etti.

"onu bana tercih etmezsin, değil mi?" kimi? daha soramadan gözlerinden yaş aktığını fark ettim. Kabus gibi bir rüyada olmalıydım. choi suho ağlayabiliyor muydu? ölmüş olmalıyım. elim alnından yanağına gidiyor, yavaşça siliyorum göz yaşını.

"seni seviyorum." yutkunuyorum, tekrardan onun dudaklarından duymanın beni ne kadar etkilediğini fark ettim. onu seviyordum. ona aşık mı olmuştum? bilmiyorum sadece artık bir aptal değildi.

"kendinde misin?" kafasını salladı.

dudaklarına uzandım, o sırada yanağını okşamayı ihmal etmedim. çok geçmeden karşılık verdi. beni kucağına çektiğinde kalp atışım daha hızlanmıştı. öpüşmeye soluksuz devam ederken yatağa doğru düşürüyoruz kendimizi. elimi göğsüne koydum. kalp atışını elimi altında hissedebilmek inanılmaz bir duyguydu. hafifçe sürttüm teninde elimi. kalbini daha fazla duymak isteyerek kulağımı dayamıştım göğsüne. kollarıyla beni sarıyor, orada kaybolmak istiyorum"iyi misin?"

"ben iyiyim ve sen aptalsın." yutkundum."bir daha kimseyi o kadar dövme."

"işin aslını bilmek ister misin?" elini saçımda hissetim. "o adamı harin'i korumak için dövmedim. açıklaması zor ama seni seviyor sandım. ve korkarım bunu yapmaktan asla kendimi alamayacağım jiwoo."

gözlerim odada geziniyor , dudaklarım iki yana kıvrılıyor. kıkırdıyorum duymaması için dudağımı ısırıyorum. o bir aptal evet. ama benim aptalım.

beni yanına çekip kolunu bana yastık yapıyor. göz göze gelince yüzündeki yaralara dokunuyorum.

gülümsüyor, zorlanıyor gibi ama gülümsemeyi kesmiyor. asla. Choi suho'yla yan yana yatmayı hayal edemezdim. onunla aynı odada bu kadar süre bulanacağımı bile düşünmezdim.

chicko yatağın kenarına kıvrılıyor. günün yorgunluğuyla gözünü kapatıyor, ondan önce ben kaptıyorum tabikide. benden önce uyumasını bekliyorum. böylece gecenin birkaç saatinde rahatça onu izleyebilirim. Chickoyu okşuyorum. sonra elim onun saçlarına gidiyor.
siyah saçlarını hafifçe okşadıktan sonra alnını öpüyorum. sonra burnuna buse konduruyorum. kendimi uykuya bırakmadan fısıldıyorum. "Aptal."

*

breath|bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin