16

25 5 23
                                    

17 mayıs

bugün normalde okula gitmeyecektim, haftaya sınavlar başlıyordu. Hafta sonuna girmeden bir gün önce çalışmaya başlarım diyordum.

Gerçi bu elle ya da gözlüksüz nasıl çalışacaksam.

Suho'nun yüzünden gelmiştim, bu gözlüğü iade etmeliydim. Sınıfa girdiğim an Minjun karşıladı beni. Endişeli gözüküyordu, sorular sormaya başladı. Mesajlarına dönmememiştim çünkü.

"iyiyim." dedim sadece. Jia yine uyuyordu. Suho neyse ki sınıfta yoktu. sırama yerleştirdiğimde Minjun yanıma oturdu, yaralarımı sordu. "iyi." dedim yine.

Suho'nun arka kapıdan girdiğini görünce ayağa kalktım. Elimdeki paketle yanına gelip sırasına bıraktım, mutsuz görünüyordu. ya da fazla ifadesiz. birileriyle uğraşmadığında böyleydi zaten.

o sırada gözüm koluna takıldı, yarası çok açık şekilde gözüküyordu. cebimden yara bandı çıkardım. ayıcıklıydı, çıkarıldığım işte çalışan kız bana hediye etmişti.

"Bunu geri al. Bir daha iletişim kurmayalım lütfen." yara bandını da çıkarıp onun koluna yapıştıracakken bileğimi tuttu. Ama hissetmiyordum bile, sadece hafif dokunmuş gibiydi. Daha fazla sıksa herhalde kırılırdı zaten bileğim.

Elimi incelediğini fark ettim, kaşları çatılmıştı. "Konuşmayı kesmeyeceğim. Doktora gittin mi?"

"evet."

"Ne dedi?"

"Seni ilgilendirmiyor." bileğimi çekince bırakmıştı, zorlar diye beklemiştim. 

"gözlüğü alman gerekiyor, benim yüzümden kırıldı."

"Biliyorum, artık senden bir şey almak istemiyorum." Sınıfın bize baktığını hissedebiliyordum. Woojin'nin olmadığı belliydi yoksa şimdiden laf ederdi.

"Görüşmeyelim." ondan uzaklaşmak için sınıftan çıkmıştım, teneffüs bitince geri girecektim ki arkamdan gelip önüme gelmişti.

"Bana ders vermek zorundasın."

"Değilim. Bunca şeyden sonra sence öğretmen buna gerek duyar mı?" yüzümü göstermiştim. Öğretmenlere her şeyi söylememe rağmen sadece diğerlerini uyarmakla yetinmişlerdi. Bunun nedeni hepsinin ailesinin bağlantısı olmasıydı.

"Jiwoo. Özür dilerim."

"Tekrar demene gerek yok."

"Ama gerçekten diliyorum."

"Bence benimle konuşma. Arkadaşlarından biri görecek şimdi." yürümek için yöneldiğimde tekrar önüme geçti. "Onlar benim arkadaşım değil."

"Olay zamanı öyle gözü-"Suho beni kenara ittiğinde affaladım. Son dakika duvara tutunmuştum. Neyin peşinde diye yine bakınca nedenini anladım. Woojin sırtıma doğru ayakkabısını atmıştı. Bana çarpmaması için yana itmişti.

Suho'yu hiç o kadar sinirli görmemiştim. Woojin ise tek kolu sarılıyken fazla cesaretli gözüküyordu. "Yukarı çıkalım. Hesaplaşmak istiyorum."

"Pekala, ölmeye hazır ol." yanımdan geçip gittiğinde neler olduğunu anlamıyordum, neden bunların arası bozulmuştu ki?

"Ve Woojin. Onu öpen bendim."

o sırada donup kalmıştım işte. benim kadar Woojin ve diğerleri de şaşkındı.

"Kendine gel!" Woojin bütün koridor boyunca bağırınca çoğu kişi sınıflarından çıkmış toplanıyordu.

"Hiç bu kadar kendimde olmamıştım."

Woojin sinirden kıpkırmızı olmuştu. "Sen bir ibne değilsin suho!"

o an içimden geldi. Hala bilemiyorum. Suho'nun kolunu tuttum. "Yapma." dedim sadece. "Sınıfa dönelim."

Şu an düşününce. yine olsa yine yapardım.

*

breath|bxbWhere stories live. Discover now