"Tutamadı değil mi o kocan olacak şahıs çenesini? Ulan bir de bizi tembihliyor! Sen git kendi çeneni tembihle puş-"

"Yavaş!" Uyarımla sözünü tamamlamamıştı. "Ayrıca o anlatmadı. Anıl'la konuşurken duydum."

"E tamam! Anıl'a anlatmış, durmamış çenesi işte. Gevşek!"

"Abi!" Çatılı kaşları anında düzelirken otuz iki diş gülerek konuştu. "Abin kurban olsun sana!"

"Hmm gördük nasıl kurban olduğunuzu. Biriniz de kalkıp diyemedi mi bu kız bunu kaldıramaz diye? O, o an mantıklı düşünmeyebilir fakat sizin uyarmanız gerekirdi."

"Emir Asaf bizden bir ricada bulundu, biz de kabul ettik. İşlerin buraya geleceğini hiçbirimiz bilemezdik." Konuşan Poyraz'a ciddi misin bakışları attım. "Biraz düşünme zahmetinde bulunsaydınız, her şeyi bilirdiniz abi. Keşke, keşke düşünseydiniz de ben de şimdi oturup ölümü beklemeseydim..." Hepsinin kaşları anında çatılırken Poyraz konuştu. "O ne demek öyle?"

"Erken doğum olursa öleceğim demek abi." Kızımı bir kere bile koklayamadan, oğlumu sağlığına kavuşmuş bir şekilde göremeden ölmek düşüncesi mahvediyordu beni. Ve bu düşünceyle tekrar dolmuştu gözlerim. Dolan gözlerimle bakışlarımı abimlerden kaçırarak camdan dışarıya bakmıştım. Bir sessizlik oluşmuştu. Kimsenin ağzını açmaya cesareti yok gibiydi.

"N-nasıl?" Soluğumu bırakarak cevapladım Barlas'ı. "Erken doğum söz konusu. Bu olursa da hem kızımın hem de benim canlı çıkmamız çok zormuş. Yani, anlayacağınız dünyaya erken veda edebilirim..." Cümlemi tamamladığımda zoraki bir gülümsemeyle yüzlerine baktım. Bir yandan da elim karnımda, kızımdan güç almaya çalışıyordum. Poyraz ayağa kalkıp yanıma geldiğinde beklemeden kolları arasına almıştı. Gözlerim bu sarılışı beklemiş gibi yaşlarını akıtmıştı. "Olmayacak öyle bir şey. Tamam mı Hira? Olmayacak..."

ÜÇ HAFTA SONRA

Hayat bir şekilde akıp gidiyordu. Bense bu süreçte biraz daha toparlamıştım. Kızım yedinci ayının içerisindeydi ve şimdilik herhangi bir sorun görünmüyordu. Her gün illaki birileri ziyerete geliyordu. Geçen üç hafta içerisinde isteğim üzerine Dilek ve Mustafa'nın sözünü yapmıştık. Verdiğim sözü yerine getirmem gerekiyordu ve yeterince uzamıştı. Bizim yüzümüzden isteme merasimi hastanede olmuştu. Dilek bunun hiç önemli olmadığınu söylese de kötü hissetmiştim. Bu yüzden kınasını en güzel şekilde yapacağımdan emin olacaktım. Dilek'in gönlünce bir gelin olmasını istiyordum.

Ayrıca Pınar ve Uraz abim arasında bir şeyler olduğunu da hissediyordum. Uraz abim hakkımda bilgi almak bahanesiyle sürekli onunla konuşuyordu. Pınar da bilgi vermekten pek bir memnun gibiydi.

Emir Asaf'la biraz daha iyiydik. Her şeye ilaç olduğu söylenen zaman, sanırım bize de ilaç oluyordu. Geçen akşam kızımızın adına karar vermiştik. Bize Allah'ın bir hediyesi olan kızımıza Ecrin adını vermiştik. Yusuf da kardeşinin adını çok sevmişti.

Yaklaşık bir saat önce toplantıya gitmişti Emir Asaf. Biz de ilk başta Yusuf'la film izlemeye başlamıştık fakat ikimiz de sıkılmış ve kapatmıştık. Saat akşam dokuzu geçiyordu. Yusuf'un teklifiyle biraz dolaşmaya karar vermiştik. "Eve ne jaman gidiyoyuj anne?" Sıkılmış çıkan sesine hak vermiştim. Neredeyse bir aydır hastanedeydik. "Uğur abin bizi misafir etmeyi çok sevmiş sanırım. Bırakmak istemiyor."

"Öff! Sıkıldım ama ben. O gelsin bijim evimije."

"Haklısın bebeğim. Ama bence biraz daha kalabiliriz. Olmaz mı?"

"Tamam ama biyaj."

"Anlaştık." Elimi uzattığımda o da elini çakmıştı. Yürüdüğümüz boş koridorda sadece bizim sesimiz vardı. Akşam olması sebebiyle hastane sessizliğe bürünmüştü. Bir de bu katta yalnız biz kalıyorduk. Gülerek önüme döndüğüm esnada gördüğüm yüz, gülüşümün donmasına sebep olmuştu. "Yusuf, sana koş dediğimde arka tarafa doğru koşuyorsun ve aşağıya inip birilerini çağırıyorsun tamam mı?"

"Niye ki anne?" Korkmaması için gülümsemeye çalışarak Yusuf'a döndüm. "Oyun oynayacağız annecim, hadi." Bize doğru yaklaşması ile tekrar konuştum. "Koş Yusuf." Yusuf dediğime anlam veremese de neyse ki sözümü dinleyip koşmaya başlamıştı. "Birini kurtardın. Diğerini kim alacak elimden?" Bu adam nasıl olmuştu da hapisten çıkmıştı bilmiyordum fakat eli boş dönmemeye yemin ettiği belliydi. "Kızımı öldürdünüz. Sıra sizinkinde."

"Kızın senin için bu kadar değerli miydi cidden?" Konuşarak oyalamam lazımdı. Böylelikle zarar vermesine fırsat kalmadan birileri gelebilirdi. "Öldürdünüz lan kızımı!"

"Kızını kimse öldürmedi! Kızın intihar etti."

"Yalan söyleme! Yapamaz o öyle bir şey."

"Kızını tanımıyorsun ki." Üzerime doğru yürürken birkaç adım geriledim. "Kızım o benim!"

"Burda yalnızız Orhan Göksu. Bana karşı  maske takınmana gerek yok. Malum, seni en iyi ben tanıyorum. Sahi, niye sinirlendin ki bu kadar? Onu gerçekten kızın olarak görmediğini ikimiz de biliyoruz. Sen böyle şeylere değer vermezsin. Onu daha fazla kullanamayacağın için mi?" Attığı kahkaha koridoru inleten cinstendi. Sinirleri bozulmuş gibi kahkahalarla gülüyordu. Hadi artık, neden kimse gelmiyor?!

Bir anda gülmeyi kesmiş ve aramızdaki kısa mesafeyi de aşarak boğazıma asılmıştı. "Sen de öleceksin! Karnındaki de sen de öleceksiniz! Duydun mu?!"

"B-bırak!" Bir süre daha sıktığı boğazımı, duyduğumuz seslerle bırakmıştı. Öksürükler içerisinde yere düşmüştüm. Düzene sokmaya çalıştığım nefesim, karnıma yediğim tekmelerle tamamen kesilmişti. "İkiniz de geberin..." Yığıldığım yerde koridoru hızla terk edişini izlemiştim. Kasıklarıma doğru giren sancıyla acıyla inledim. "HİRA!" Emir Asaf'ın sesi bütün koridoru inletmişti. Artan sancıyla bu sefer daha sesli inlemiştim. Kucağına almış ve getirilen sedyeye yatırmıştı. Etrafımda birileri konuşurken hiçbir şeyi algılayamıyordum. Getirildiğim odaya Pınar'ın girdiğini görmüştüm. Bir kez daha acıyla bağırdığımda bir yandan da ağlıyordum.

Pınar kontrol etmişti ve söylediklerinin arasından tek bir seçebildiğim cümle vardı. "Doğum başlamış..."

Bölüm sonuu

Sizce doğumda neler olacak?

Hira veya bebeğe bir şey olacak mı?

Bu durumun Yusuf'un hastalığına etkisi ne olacak?

Yeni bölümde görüşürüz canlarımm 🤗

Bî- misâl HayatWhere stories live. Discover now