27. Bölüm

15.6K 802 23
                                    

"Anlattığıma pişman olmak üzereyim." Emir Asaf'ın sesiyle daldığım diyardan ayrılarak kendime geldim. Ne kadar zamandır kek çırpıyordum?

Yanıma gelerek elimdeki çırpıcıyı kenara koydu. Ardından ona dönmemi sağlayacak şekilde bir elini belime koydu. Diğer eli de yanağımı sarmıştı. "Bu halin hiç hoşuma gitmiyor." Omuz silkerek gözümü kaçırdım. "Pekâlâ kocan umrunda değil. Oğlunu da mı düşünmüyorsun?" Yusuf'u anmasıyla gözlerim tekrar onu bulmuştu. "Yusuf da çok etkileniyor, farkında mısın güzelim?"

Haklıydı. En çok da o etkileniyordu. Bu yüzden artık kendime gelmeliydim. Kaçtığım gerçeklerle yüzleşmeliydim.

Usulca kafamı salladım. "Haklısın... Düşündüm de sanırım artık görüşmenin zamanı geldi..." Ciddi olup olmadığımı tartar gibi bakıyordu. "Doğru mu duydum?" Kafamı salladığımda dudakları kıvrıldı. "Biraz daha bekletseydin Sancar erkekleriyle baş edemeyebilirdim." O gülerek söylese de benim içime oturmuştu. "Çok bunlattılar seni değil mi?" Kaşları anında çatılmıştı. "İpek haklı. Gerçekten hormonların ele geçiriyor seni. Güzelim onlar beni bunaltabilirler mi sence? Kapmışım bir kere kızlarını." Muzip bakışlarıyla bitirmişti konuşmasını. Benim de keyfim yerine gelirken gülümsemiştim. "Yaa ne demezsin. Yüzümüze baktığınız yoktu Emir Asaf efendi."

"Aklım nerdeydi bir bilsem..." Yüzümüz arasındaki mesafeyi azaltarak konuştum. "Kabul et, aşıksın bana." Kaşları havaya kalkarken o da yaklaşmıştı. "Asıl sen kabul et. Heyecandan ölüyorsun yaklaşınca." Kaşlarımı çatarak geri çekildim. "Yok daha neler! Sıcak basıyor bir kere ondan. Hamileyim ben, bunalıyorum!"

İkimizin de çevresinin aşık olduğumuza dair dürtmesi ile aramızda bir aşk itirafı savaşı başlamıştı. İkimiz de diğerimizin ilk itiraf etmesini bekliyordu. Bu yüzden sürekli bunun imasında bulunuyorduk. Evet, onca şeyi kenara bırakıp aşk savaşına girmiştik. Ve benim kaybetmeye hiç niyetim yok!

"Beş buçuk ay sonra böyle bir bahanen kalmayacak güzelim. O zaman ne yapacaksın?" Alayla gülerek konuştum. "O zamana kadar dayanacağını mı düşünüyorsun? Yazık..." Konuşacakken Yusuf'un Dilek'le birlikte mutfağa girmesi üzerine susmuştu. Göz kırpıp keyifle hazırladığım keke döndüğümde kahkahasını işittim. Yusuf'u kucağına alarak konuştu. "Oğlum, ne yapıcaz annenin bu cilvelerini?" Dilek'in olması sebebiyle anında kızarırken kahkahası daha keyifli bir hâl almıştı. İkisi birlikte mutfaktan çıktıklarında arkasından söylendim. "Uyuz herif!" Dilek kıkırdarken ters ters bakmam üzerine gülüşünü durdurmaya çalışmıştı. Fakat bu durum daha da sinirimi bozmaya yetmişti.

Keki fırına verdikten sonra mutfaktan çıkarak Yusuf'la ilgilenen Emir Asaf'ın yanına adımladım. "Asaf..." Bakışları beni bulduğunda sorgular gibi baktı. "Bir şey mi oldu? Yoksa itiraf etmeye mi geldin?" Yüzüne yerleşen gülüşle birlikte cevap bekliyordu. "Ya iki dakika ciddi olsana be adam!"

"Bence bu da gayet ciddi bir konu karıcım." Göz devirerek konuya girdim. "Adnan babamı arayıp onları çağırmasını söyler misin?"

"Bize neden çağırmıyoruz?"

"Eğer bir şey olursa kaçabileceğim bir evimiz olmalı kocacım." Ayağa kalkıp bana doğru adımladığında ne yapacak diye beklerken bir anda tek eliyle dudaklarımı büzerek hızlıca öpüp geri çekildi. Fakat diğer eli belime dolanmıştı bile. "Senin kocacım diyen ağzını yerim!" Şaşkınca ona bakarken bu sefer de omzumu öptü. Yok yok bu adam gerçekten iyi değildi. "Asaf! Ben ne diyorum sen ne yapıyorsun ya!"

"Tamam yavrum, ararım babamı. Ne zamana çağırsınlar?"

"O kadar da emrivaki yapamam. Ne zaman müsaitlerse o zamana çağırsınlar."

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin