43. Bölüm

7.9K 548 69
                                    

Sabahın erken saatlerinde Uğur gelmiş ve Yusuf'u muayene etmişti. Şimdiyse onun odasında yapacağı açıklamayı bekliyorduk. Kapı açıldığında içeriye Uğur girdi. "Kusura bakmayın, beklettim biraz." Kapıyı kapatıp yerine oturmuştu. Bakışları beni bulduğunda konuştu. "Nasılsın Hira?"

"Yapacağın konuşmaya göre iyi veya kötü." Soluğunu bırakarak ikimizde de gözünü gezdirdi. "Pekâlâ lafı uzatmayacağım. Yusuf günlük yaşamına devam edecek evreyi geçmiş bulunmakta. Yaşadığı stres, heyecan veya korkular bedenini tamamen yenik düşürmüş durumda. Kullandığı ilaçların dozunu arttırmak zorundayız ve bu süreçte evde kalması onun için iyi olmaz. Hastaneye yatışını yapmak durumundayız." Oğlumun günden güne ölüme yaklaşıyor oluşu öyle ağır gelmişti ki...

"Bu ilaçların bir faydası olacak mı? Yoksa oğlumu sadece daha da yenik mi düşürecek?" Emir Asaf'ın sorusu üzerine cevabı merak ederek Uğur'a baktım. "Maalesef... Bunun için kesin bir yorumda bulunamam Emir Asaf Bey." Emir Asaf sinirle yüzünü sıvazladı. Benimse artık ağlayacak dermanım bile kalmamıştı. "Pınar seni muayene edecekmiş Hira. Siz isterseniz onun yanına geçin, ben de Yusuf için bir oda ayarlayayım. Daha sonra ayrıntılı konuşuruz yine." Kafamı salladığımda Emir Asaf'la birlikte odadan çıkmıştık. "Asaf..."

"Güzelim..." Dolu gözlerimle ona baktığımda anında kolları arasına almıştı. "Nolur... Nolur kurtulsun oğlumuz..."

"Kurtulacak... Bunun için her şeyi yapıcam."

~~~~~~~~~~~~~~~~

YAZARDAN

"Hira'cım sanırım seni de oğlunla birlikte misafir edicez. Erken doğum riskin var canım ve tansiyonun da tehlikeli bir noktada. Bu yüzden sen de gözetim altında olsan iyi olur." Hira duyduğu bir diğer haberle daha yıkılırken kendini toparlamak adına direndi. "Sen şimdi Yusuf'un yanına git istersen. Ben de Emir Asaf beye ayrıntıları anlatıp bilgi vereyim." Emir Asaf'a baktığında doktorun dediği gibi karısının çıkmasını bekliyordu. Kontrol sırasında anlamıştı ters bir şeylerin olduğunu. Şimdiyse karısının çıkmasını ve ters gidenin ne olduğunu öğrenmeyi bekliyordu. Hira karnının izin verdiğince dikkatli bir şekilde kalkarak odadan çıkmıştı.

Hira çıktığında Emir Asaf Pınar'a dönmüştü. "Sorun nedir?" Pınar sıkıntılı bir soluk bırakarak konuşmaya başladı. "Size iyi şeyler söylemek isterdim Emir Asaf Bey. Fakat durum pek iç açıcı değil. Olası bir erken doğuma karşılık konuşmam gerekiyor sizinle. Hira yaşadığı stresli hamilelik ve tansiyon dolayısıyla erken doğumu kaldıramayabilir. Doğuma kadar hastanede kalmalı ve gözetim altında olmalı. Böylelikle doğuma kadar bebek de kendisini toparlayabilir."

"Erken doğum olursa?" Emir Asaf cevabından korksa da sormuştu bu soruyu. "Maalesef ki bir seçim söz konusu olabilir..."

Pınar'ın yanından ayrılan Emir Asaf kendisini hastanenin terasında bulmuştu. Yaşadıklarının ve duyduklarının ağırlığı fazla gelirken yere çökerek ağlamaya başlamıştı. Hayatında ilk defa hıçkırarak ağlıyordu. Biliyordu, haketmişti bu başına gelenleri. Bir kez daha kızdı kendisine bu yüzden. Fakat kendisine kızışı da ağlayışı da olan hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Bundan sonrası için sadece karısı ve çocukları adına mücadele edecekti. İşlerin bu noktaya geleceğini kimse hesap edememişti. Melis'i babası öldürmemişti. Kız kendi canına kıymıştı. Fakat bunu yalnızca Sancarlar ve Emir Asaf biliyordu. Öyle bilinmeliydi, Emir Asaf Meriç'in bunu kaldıramayacağını biliyordu. Haberi vardı kardeşi bildiği adamın sevdasından. Hatta Melis'i gördüğü zaman o da şaşırmıştı. Fakat elden ne gelirdi?

Her zaman onun için fedakarlık yapan adama bu sefer de o fedakarlık yapmıştı. Bu fedakarlık ağıra mâl olmuştu. Önce bütün ailesi tavır almış, ardından karısı ve oğlunu hastaneye kaldırmışlardı. Yıkıldığı an hayatın üzerine geleceğini bilen Emir Asaf, toparlanarak karısı ve oğlunun yanına döndü.

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin