38. Bölüm

8.3K 615 66
                                    

Geçirdiğimiz duygusal anlardan sonra hep birlikte yemek yemiştik. Şimdiyse çay içecektik ve Emir Asaf da gelecekti. Erken çıkacak, Yusuf'u evden alacak ve buraya geleceklerdi. Onlar gelene kadar ise Mine hanımla birlikte kurabiye yapacaktık. "Hangi kurabiyeyi yapalım istersin?" Kısaca düşündüğümde aklıma gelen kurabiyeyle gözlerim parlamıştı bile. "Fındıklı!" Mine hanım tepkime gülerken konuştu. "Pekâlâ, fındıklı kurabiye yapıyoruz o hâlde."

Malzemeleri çıkardığımızda Mine hanım hamurunu hazırlamıştı. Birlikte şekillerini verirken sohbet ediyorduk. Bu süreçte Rizeli olduğumuzu öğrenmiştim. Her yaz olmasa da sıklıkla giderlermiş. Ayrıca Barlas'ın astımı olduğunu da öğrenmiştim. Poyraz'ın da migreni varmış. Diğerlerinin herhangi bir hastalığı yokmuş. Onlar hakkında bir şeyler öğrenmek hoşuma gitmişti doğrusu.

Kurabiyeyi fırına verirken diğerleri de mutfağa girmişlerdi. Tarık Bey yanımıza gelerek Mine hanımın saçını öptü. Bana yeltenmeyişi rahatsız olacağım düşüncesindendi sanırım. Sanırım yavaş yavaş bunları aşmalıydık. "Naptınız bakalım?"

"Kızımla kurabiye yaptık hayatım." Elini tutup öptükten sonra konuştu. "Ellerinize sağlık birtanem." Ardından bana dönmüştü. "Emir Asaflar nerde kaldılar?"

"Bilmiyorum ki. Gelirler herhalde birazdan."

"Sen fazla ayakta kaldın, otursan mı biraz?" Uraz'ın söylediğine hak vermiştim. Biraz otursam iyi olacaktı. Kafamı sallayarak sandalyeye oturdum. "Tansiyonun nasıl?"

"İyi, bir sorun yok."

"En ufak halsizliğinde uzanıyorsun anlaştık mı?" Kaşlarım çatılırken konuştum. "Çocuk muyum ben? Asaf da aynısını söyleyip duruyor." Gülerek burnumun ucuna vurdu hafifçe. "Söz dinlemediğin için olabilir mi acaba hanımefendi?"

"Ne münasebet!" Tepkime herkes gülerken zilin sesi duyulmuştu. Hepimiz mutfaktan çıkarak kapıya varmıştık. Tabi biz varana kadar evde bulunan bir yardımcı kapıyı açmıştı bile. "Bij geldiik!" Babasının kucağında kocaman gülerek konuşan oğlum anında benim de gülümsememi sağlamıştı. Ayrı kaldığımız birkaç saatte bile çok özlediğimi fark ettim bir kez daha. Eve girdiğinde gözleri ilk önce beni görmüştü. Onun boyuna gelip eğildiğimde iki yanağımı da öpmüştü. "Hoş geldin birtanem."

"Hoş buldum gücel annem." Ardından Mine hanıma yöneldi. Ona da eğilmesini işaret ettiğinde Mine hanım da eğilmişti. Bana yaptığı gibi onu da öpmüştü. "Hoş geldin paşam."

"Hoş buldum annemin annesi..." Ardından kafası karışmış şekilde bana baktı. "Anne ne diyoduk ona?" Gülümseyerek cevapladım. "Anneanne diyoruz annecim." Sanki cevabı benden almamışcasına yeniden Mine hanıma dönerek hevesle konuştu. "Hoş buldum anneanne." Mine hanım gülerek saçını okşamış ve yanağını öpmüştü. Sıra Tarık beye geldiğinde ona eğilmesini işaret etmek yerine kollarını uzatmıştı. Tarık Bey de mesajı alarak kucağına almıştı. Onun da yanağını öpmüştü. "Oyun oynamaya geldim dede!"

"Hoş geldin aslanım!"

"E hani bize?" Aras sitemle söylenirken Emir Asaf konuştu. "Oğlum biliyor kime gitmeyeceğini."

"Hira kocan ciddi anlamda bir puş-" Lafını bitirmesine engel olan benim uyarı dolu bakışlarım ve Yusuf'un meraklı bakışlarıydı. "Kapıda kaldık, içeriye mi geçsek?" Mine hanımın teklifiyle salona geçmiştik. Mine hanım ise kurabiyeleri fırından çıkarmak üzere mutfağa gitmişti. "Nasılsın oğlum?"

"İyiyim Tarık Bey sağ olun. Siz?"

"Çok şükür kızım yanımda. Daha ne isteyeyim?" Yusuf dedesinin yanağını tutarak ona dönmesini sağlamıştı. "Benimle konuş dede! Ben de konuşcam."

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin