Alper, Enes'e gülüyor. Enes ise Alper'in gülüşüne gülüyordu. Onlar uzun zamandır gülmedikleri kadar keyifle gülmeye devam ettiler.

Bu esnada, denizin suskunluğu  yerini süratli dalgalara bıraktı. Kara bulutlar gelecek yağmurun habercisiydi.

***

Cihan, kendisini kelepçeli götüren Enesden intikam alma peşindeydi. Ofisinde otururken hâlâ bozmadığı haşin kızının masasına baktı. Ebrar kendi ayaklarıyla gelecek, burada çalışacaktı.

Canı oldukça sıkkındı. Babası saçma sapan işleri ona devretmiş, şehir dışına çıkmıştı. Bir de o işlerle uğraşmak zorundaydı. Odasından çıktı. Asistanına bugün gelmeyeceğinin bilgisini verdi. Asansöre geçip, şirketten çıktı.

Haşin kızını öyle özlemişti ki. Bu hasret ona ağır geliyordu. Evini, okulunu hepsini biliyordu ama karşısına çıkmaya cesareti yoktu. Bir daha ondan ayrı kalmak istemiyordu. Telefonu çaldı. Arayan babasıydı.

" Anladım baba. "  Her zaman ki şaşmaz iki kelimeydi. Zaten başka ne diyebilirdi ki. Ünal Amcası ile polis işbirliği içinde demişti. Polisin konuşması hâlinde atacağı fotoğrafı tehdit olarak kullanacaklardı. Sanırım Ünal Amcası canına bir zarar gelmesinden korkuyor, önceden önlem alıyordu.

Telefonuna gelen fotoğrafa öylesine tıkladı. Fotoğrafa bir saniyeden az bir süre bakıp, telefon ekranını kapattı. İşte tam da o an dank etmişti. Telefonu tekrar açtı ve fotoğrafı defalarca inceledi.

" Bu doğru mu?" diye içinden mırıldanıyordu.

" İnanmıyorum."

Gözleri parladı. Tuhaf bir kahkaha patlattı. Sevinç, şaşkınlık, umut hepsini barındırıyordu içinde. Hiç durmadı, arabasını getirmelerini söyledi.

1 dakika bile kaybedecek vakti yoktu. Kendisini Ebrar'ın okulunun önünde buldu.  Ders programı dahil herşeyi biliyordu. Onun ile ilgili en ufak detayı bile atlamamıştı.

Ebrar dersten çıktığı gibi kendisini bahçeye attı. Koca ders bitmemişti. Resmen dakika saymıştı. Gerçi sebebini biliyordu. Sebebi Enes'i merak etmesiydi. Hızlıca eve gidip ordan Zehra'lara geçecekti. Düğün hazırlıklarını hızlandırmaları gerekiyordu. Ne kalmıştı ki şunun şurasında. Tabii çıkışta kendisini bekleyen süprizden habersizdi.

Cihan haşin kızını görünce otuz iki diş gülümsedi. Çok özlemişti. Fakat Ebrar için aynı şey söz konusu dahi değildi. Cihan'ı gördüğü gibi yolunu değiştirdi.

" Hey heyy!!"

Duymazlıktan geliyordu. Ne işe yarardı ki.

" Enes ile ilgili bilmen gerekenler var."

Onu gördüğü gibi çita gibi hızla hareket eden Ebrar adeta kaplumbağaya dönüşmüştü. Yinede oyuna gelmemeliydi.
Cihan peşinde, iyice yaklaşdı.

" Durur musun?"

" Ebrar!"

" Kime diyorum!!

" Ne!! NE!!" Ebrar çileden çıktı. Yine ağzına geleni bir solukta söyledi.

" Arkadaşımı kaçırmış birinin yüzüne ne diye bakayım?"

Cihan ise alayla gülümsedi.

" Öyle mi hanımefendi. Peki..  O çok takdir ettiğin Enes Bey, benden daha kötüyse. Hainse mesela? Kardeşini kaçıran kişinin babasıyla arkanızdan iş çeviriyorsa?"

RAHNÜMÂ Where stories live. Discover now