29.Bölüm

279 33 76
                                    

Kadere iman eden, kederden emin olur.

Kaç zamandır bu kadar Rabbimin huzurunda durmamıştım. Kaç zamandır böyle içten dua etmemiştim. Gece yarısı teheccüd namazı için kalktığımda sabah namazına kadar seccademin başından ayrılmadım.

Yaşadığım herşey birbir geçti gözümün önünden. Çocukluğum, gençliğim... Her ne kadar kalabalık olsakta annemle geçirdiğim ömrüm.

Tüm bu anlarda babamı aradım hep. Onun gölgesini yanımda istedim. Sırtımı ona dayamak istedim. Babam. ŞEHİT OLMUŞTU. Görememiştim onu dünya gözüyle kalp gözüyle hissetmiştim içten içe. Evet dünyada sırtımı dayamamıştım belki, sarılamamıştım bir kez bile.

Peygamber efendimiz de görememişti babasını. Ne çok acılar çekmişti, ne çok kayıplar. Hele bir yıl eşi Hz. Hatice annemiz ve Peygamber efendimizin çok sevdiği amcası Ebu Talip. Arka arkaya kaybetmişti, bu yüzden hüzün yılı denmişti o yıla.

Bazen düşünüyordum annen de olmayabilirdi yanında diye. Oysa annem bana kocaman bir aile olmuştu. İnsan önünde ki nimeti göremiyordu bazen. İşi hep olmayanla idi. Hep başkalarının önündekindeydi gözü.

Şimdide Zehra'nın beni sevdiğini unutmuş, ona kavuşamamanın hırsı vardı içimde. Alper dedim kendime sevmek kavuşmak mı? Beklemek de sevdaya dahil değil mi?

Daha yeni kendime itiraf etmiş olduğum sevda için hiç mücadele etmeden kaybetmeyi kabul mu edecektim? Sahi ben Zehra için sevdamız için ne yapmıştım.

Şimdi susma zamanı değil dedim kendime, şimdi konuşma zamanı.

Yeni bir güne daha kavuşmuştuk. Yepyeni umutlar demekti bizim için. Güneşin doğuşunu seyre daldım.  Annem sabah namazından sonra mutfağa çoktan geçmiş olmalıydı.

" Annem Hayırlı sabahlar " neşeyle mutfak kapısında kollarımı birbirine bağlamış annemi izliyordum. Şaşkınca baktı bana.

" Sana da oğlum. " derken çayı demliyordu. Yanına geçip çaydanlığın elinden aldım. Kollarından tutarak usulca sandalyeye oturttum.

" Bugün herşey benden. " Annem yerinden kalkmak istese de kabul etmedim.

Hızlıca kahvaltıyı hazırladım. Çok güzel menemen yapardım. Annem de çok severdi. Rahat edemeyip bana yardım etmeye çalışsa da izin vermedim. O da içeriye başka işleri toparlamaya geçti. Boş duramıyordu.

Nihayet kahvaltı sofrası hazır olduğunda annemi çağırdım.

" Elhamdülillah ne çok nimet var değil mi evladım. Eline koluna sağlık." derken ellerimi tutuyordu. Gözleri de dolmuştu. Canım annem.

Birlikte kahvaltı sofrasına oturup bir güzel kahvaltımızı ettik. Annem durup durup bana bakıyordu.

" Sende bir hâller var ama?" dediğinde buruk bir gülümseme gönderdim anneme.

" İyiyim Annem."

" Zehra kızımı mı düşünüyorsun?" Bak bak anneme bak gelinini benden çok düşünüyor. Gülümsedim. Annem ve Zehramı yanyana düşündüm de ikisi de çiçekti. Yanyana ne güzel olurlardı. Gönül bahçemde ki güzel çiçeklerim.

" Hiç aklımdan çıkmıyor ki." diye mırıldandım.

Bu sefer annem gülümsedi. Keyifle tabağındakileri yerken " Ne zaman istemeye gidiyoruz?" diye sordu. Az önceki neşem tuzla buz oldu. Ayşe teyzenin söyledikleri geldi aklıma. Yutkundum. Bundan anneme bahsetmemiştim.

RAHNÜMÂ Where stories live. Discover now