28🎡Doktorluk Kaçınılmazdı

449 71 40
                                    

bir sey sormak istiyorum
recreation tamamlandıktan sonra yıllar önce yarım bıraktığım üvey baba konulu kitabıma mı geri baslasam, aurora isimli ilk yazdığım ve konusu iyi olmasına rağmen anlatımı cok kötü olan kitabımı düzenlemeye mi alsam (bastan yazıcam) yoksa sıfırdan yeni bir kurguyla mı devam etsem muhtemelen yeni kurgum da ya yine doğaüstü bir durumu içerir ya da texting olur

ayrıca bu bölümü yaklaşık 1 haftalık bir aradan sonra yazıyorum
eğer bir hata veya anlam bozukluğu varsa aldırmayın tekrardan alışmaya çalışıyorum

28| Doktorluk Kaçınılmazdı

Ortamdaki sessizlik çok rahatsız ediciydi. Sadece karıştırdığımız çaylarımızdan çıkan ses kulaklarımızda yankılanıyordu. Bir masada Karan, Eray, Timur ve ben oturuyorduk üstelik bu sıradan bir masa değildi, okey masasıydı. Timur'un ısrarıyla kahveye girip okey masasına oturmuştuk. Şansımıza kimse bize dördüncü olmadığı için çıkmak üzereydik ki Karan ben olurum diyerekten bir giriş sergilemişti. Bunun üzerine hepimiz gergince oturmuş sessiz sessiz oyunumuzu oynuyorduk.

Timur'un "Haydaa..." diyerek yükselen sesiyle bütün gözler ona dönmüştü, sonunda bu gerici sessizliği bozduğu için içimden teşekkür ediyordum "...düşeş ya."

"Oğlum sen sorunlu musun?" dedi Karan şok içinde.

Timur "Ne var ki?" dediğinde gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Onun normali böyleydi.

"Sen okey oynamayı biliyor musun?" dedi Eray ciddiyetle. Timur'un başını iki yana sallamasıyla ben dayanamayıp kahkaha atmaya başlamışken Eray sadece yutkunup önüne dönmekle yetinmişti.

Gülerken Karan'la göz göze gelince tek gözümü kırpıp 'ne var' anlamında başımı salladım. Bu hareketim bana Güray'ı hatırlatmıştı. Onun gözlerime uzun uzun bakmasıyla nedense benimle aynı şeyi, Güray'ı, düşündüğünü düşünmüştüm. Boğazımı temizleyip önüme döndüm.

Bir elini bacağıma attı çayını dudaklarına götürürken. Bu hareketini beklemediğim için kalakalmış, elimdeki taşı düşürmüştüm. Dokunduğu bacağımda eli hafifçe kıpırdanmış okşar gibi olmuştu.

"Ya ağzına sıçayım senin Timu bu ne lan?" Eray'ın yükselen sesiyle ona döndü bakışlarım. Timur'un dizdiği taşlara bakıyor ağzına geleni söylüyordu masada 26 yaşında bir adamın olduğunu unutarak. "Neye göre dizdin bunları?"

"Verdikleri enerjiye göre." dedi Timur bağdaş yaptığı bacaklarına bakarken.

Eray'ın sabır çektiği ve benimde onlara güldüğüm sırada yeniden Karan'la göz göze gelmiştik. Tespih tuttuğu elini masaya yaslamış, yüzünü de eline yaslamış tebessüm ederek bana bakıyordu. Böyle bakma kurban olurum diyerek üzerine atlamak istiyordum. Kahvelerinin tonu o kadar güzeldi ki, gözlerinde gerçek anlamda kaybolabilirdim.

"Yardım edin! Kimse yok mu?" Bağıran kadının sesiyle kendime gelmiş gözlerimi kapıya çevirmiştim. Hamile bir kadın kahvehanenin kapısını açmış bağırıyordu. "Allah rızası için yardım edin. Kardeşim bayıldı."

Hemen ardından kadınla beraber kahvehanenin yarısı ayaklanmış dışarı çıkmıştı. Tabi bizde. Kalabalığın arasından "Çekilin." diye bağırarak sıyrılmış bayılan çocuğun önüne gelmiştim. Hemen dizlerimin üzerine çöküp yanağımı ağzına doğru eğerek nefesini kontrol ettim. Nefes almıyordu. Başımı kaldırıp yanıma gelen Eray'a seslendim. "Hemen ambulansı ara. Şu kalabalığı dağıt, çabuk." dediklerimi anında başıyla onaylarken Karan'la Timur'un etraftaki insanları uzaklaştırmaya çalıştıklarını görmüştüm.

Ağzını aralayıp yutmaması için dilini tutarken bir yandan da cebimden telefonumu çıkartıp flaş ışığını açtım. Baygın çocuğun dilini bırakıp flaşı gözlerine tutup kontrol ettim. Ellerim titremeye başlamıştı sebebini bilmediğim şekilde. "Kan!" diye bağıran bir amcanın sesiyle birkaç saniye neler olduğunu anlayamasam da çocuğun karın bölgesinde kanama olduğunu görmüştüm. Üzerindeki kazağı sıyırılıp açıkta kalan yaraya baktım. Önceden kalmış gibi duruyordu, düşmenin etkisiyle tekrar kanamaya başlamıştı.

Recreation | bxb | reenkarnasyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin