14🎡Mezarlık Kaçınılmazdı

490 78 24
                                    

bu bölümde yeniden eserin sürekli çok düşündüğünü hatırlatmak istedim
çünkü konudan konuya atlayıp farklı şeyler düşünebiliyo yansıtmaya calısıyorum bende bi sekilde

14| Mezarlık Kaçınılmazdı

Güray Çelik
Doğum: 25.02.1973
Ölüm: 16.04.2004

Mezarıma bakarken tüylerimin ürpermesi normaldi bence. Sonuçta ölmüştüm, ama yaşıyordum. Bir bakıma içinde bulunduğumuz bedenler hiçbir şeyi ifade etmiyordu. Ruh değişmediği sürece beden değişse de hiçbir fark olmuyordu. Deneyim edilmiş onaylanmıştı.

Annemle babamın yanına gömmüşlerdi beni. Yüzümde küçük bir tebessüm yer edindi. Küçükken onları ne kadar çok sevdiğimi ve gözümün önünde öldükleri anları hala dün gibi hatırlıyordum. Acaba dayım ben öldükten sonra ne yapmıştı? Nasıl devam edebilmişti hayatına bir kez daha kimsesiz kalmışken? Zor olan benim yaşamım mıydı, yoksa onun mu? Bence onunkiydi. Sonuçta ben ölmüş olmama rağmen yeniden can bulmuştum. Ama o kimsesiz yaşamaya devam etmek zorunda kalmıştı.

Dolan gözlerime lanet ettim içimden. 18 yıl sonra dayımı özleyeceğim mi tutmuştu? Adam beni tanımıyordu bile anasını satayım. Belki de Güray'ı da unutmuştu.

Mezarımın köşesine oturup bağdaş kurdum. Mezarıma iyi bakılmıştı. Üzerinde bitkiler vardı. Tertemizdi ayrıca. Dayım uğraşıyordu herhalde. Zaten başka da mezarıma gelecek kimsem yoktu.

Acaba ölmesem şimdi Güray nasıl görünürdü? Eser'in ömrü kaç yıldı? Sonuçta Güray genç denebilecek bir yaşta ölmüştü.

"31." deyip güldüm kendi kendime. "Başka yaş mı yoktu? Ölümün bile ironik be Güray Çelik."

"Evet öyle." Arkamdan aniden gelen sesle irkilip yerimde sıçradım. Hemen oturduğum yerden kalktım. Taylan, buradaydı. Üzerinde spor bir takım vardı. Yaşını bilmesem 30larının başında olduğunu sanardım, çok genç gösteriyordu. "Gerçekten de ironik bir yaşta öldü Güray hoca. Hayatta olsaydı çok gülerdi kendisine bence."

Yutkunup "Korkuttunuz." dedim.

Bana doğru yürürken hafifçe tebessüm etti. "Amacım o değildi."

"Neden buradasınız?" dedim şaşırdığımı belli ederek. Daha iki gün önce görüşmüştük, bugün mezarıma gelmişti.

Çok yakınımda adımlarını durdurup "Siz..." dedi "...siz neden buradasınız?"

Başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. "Bazı sorularım olduğunu söylemiştim."

"Sorularınızı mezara mı soruyorsunuz?" dedi aynı dünkü gibi tek kaşını kaldırarak. Siktir, adam haklıydı.

"Sadece küçük bir ziyaret. Peki siz?"

Gözlerini gözlerimden ayırmadan "Sadece küçük bir ziyaret." dedi. Ardından elindeki tek gülü mezarımın üzerine bıraktı. Gözlerimi kaçırmadan hareketlerini izledim. "O gün apar topar gitmeniz şaşırtıcıydı. Bir şey mi oldu?"

Yeniden az önceki yerime oturup ayaklarımı bağdaş yaptım. Bunu mezara saygısızlık olarak düşünmüyordum, zaten mezardaki bendim. "Aklıma bir şey gelmişti." dedim kısaca.

Başını anlıyormuş gibi sallayıp tam karşıma geçti. Ellerini arkasında kavuşturup hafifçe yüzüme doğru eğildi. "Bende sizden sonra araştırma yaptım Eser bey."

Dedikleriyle olduğum yerde kıpırdandım istemsizce. "Ne hakkında?"

Bir tık daha yaklaştı yüzü yüzüme. "Güray hocanın ailesi hakkında. Ve araştırmalarım sonucunda ailesinde Eser adında genç yaşlarla birinin olmadığını öğrendim. Siz ne düşünüyorsunuz?"

Yüz ifademi bozmadan "Yalanımın ortaya çıktığını." dedim. "Bir önemi yok neyi öğrenip öğrenmediğinin. Seninle işim bitti zaten." Ardından omuzundan hafifçe ittirerek önümden çekilmesini sağladım ve ayağa kalktım. Taylan bana yardımcı olamayacak gibiydi hem.

Tam gitmek üzereydim ki kolumdan tutup beni durdurdu. "Bak. Kimsin bilmiyorum ama birbirimize yardım edebiliriz bence."

Bedenim sabit dururken yüzümü çaprazımdaki yüzüne doğru çevirdim. "Nasıl yardım edecekmişsin?" Onun resmiyeti bozmasıyla bende bozmuştum.

Dudaklarını ıslattı önce. Sonra da "Bende bir zamanlar Güray hocanın ölümünü araştırıyordum. Gerçi sonradan... neyse." dedi.

İlgimi şimdi çekmiştin Taylan. Yeniden mezar taşına oturup ayaklarımı önüme doğru serbest bıraktım, yere değmiyordu bile. "Anlat."

Önüme geçip "Önce sen anlat." dedi "Kimsin?"

"Sadece bu davayı araştıran biriyim."

"Öyle mi Eser Karaca? Bu kadar mı?" dedi kendinden emin duruşuyla.

Gözlerimi yüzünden çekip mezarıma diktim. "Soyadımı nereden biliyorsun? Beni mi araştırdın?"

"Hayır." dedi "Güray hoca söylemişti." dedikleriyle olduğum yerde kalakaldım.

Birkaç saniye sonra zihnimdeki düşünceleri toparlayıp yeniden Taylan'a döndüm. "Neyden bahsediyorsun? Güray Çelik öldüğünde ben daha doğmamıştım bile."

Yanıma oturup gözlerimin içine baktı. Şimdi yüz ifadesi sinire bürünmüş gibiydi. "İşte bende bunu öğrenmek istiyorum. Güray hoca henüz doğmamış birini nereden tanıyordu? Ve geleceğini nereden biliyordu?"

"S-sen neyden bahsediyorsun? Ne gelmesi?" derken sesim titremişti. Ben ona hiçbir zaman Eser'den bahsetmemiştim, çünkü daha doğmamıştım bile, varlığımdan dahi haberim yoktu. "Be-Güray hoca sana ne zaman benden bahsetti?"

İç çekip ceketinin iç cebinden bir kağıt çıkardı. Katlanmış ve yıpranmış kağıdı bana doğru uzattı. "Aç ve kendin gör."

Sağ elim hafiften kasıldığı için zorlanarak açtım kağıdı. Sayfanın her yerinde adım yazıyordu. Eser. Eser Karaca. Gelecek. Eser. Gelecek. Geliyor. Eser Karaca. Bir gün... Sayfada hiç boşluk yoktu. Her yerinde bu gibi kelimeler ve ünlemler vardı. Üstelik bu yazıyı çok iyi tanıyordum. Benim el yazımdı. Ama ben hiçbir zaman bunu yazdığımı hatırlamıyordum.

Hiçbir şey diyememiştim. Ne diyeceğimi de bilmiyordum. Derken cebinden başka bir kağıt çıkartıp uzattı. Bu ona hastaneye gittiğim gün numaramı ve adımı yazdığım kağıttı. "Yazılarınız, tamamen birbiriyle uyuşuyor. E, s ve r harflerinin yazımı nasıl birebir aynı olabilir?"

Başımı zorlukla elimdeki kağıtlardan kaldırdım. "Bunu..." dedim Güray'a ait olan sayfayı yukarı kaldırırken "...nereden buldun? Ne zaman yazmış?"

"Niye sana anlatıyım?" dedi "Önce sen anlatacaksın. Kimsin sen Eser Karaca?"

.

Recreation | bxb | reenkarnasyonUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum