15. Bölüm

8 5 2
                                    

  Bize doğru gelen kişileri umursamayarak tabureye oturup şişe ile bardak alkol istedim. Beynim, hızlı içtiğim alkol ile uyuşmaya başladı. Başım dönüyor,gözlerim kapanmak için direniyordu. Sürekli boğazım kuruyor,yutkunmakta zorluk çekiyordum.

  İlk birkaç bardakta değişik bir tat alsam da sonradan alıştım. Ardı ardına içtiğim alkol beynimi uyuşturmuş vaziyetteydi. Yanıma birinin oturması ile başımı sağa çevirdim. Yanıma oturan kişi bana gülümsüyordu. Lakin yüzünü ayırt etmekte zorluk çekiyordum. Birde gözlerimi kısarak bakmayı denedim.

Bu genç çocuk birine benziyordu. Bir kaç gün önce kaybettiğim birine. Bir kaç gün önce olsa da bana asırlardır gibi gelen o his beni yanıp kavurdu.

Sağ elimi kaldırıp yüzüne dokundurdum. Yeni tıraş olduğu her halinden belliydi. Elimi saçlarına daldırdım. Saçlarının her teli bana farklı bir his uyandırıyor, midemdeki kelebeklerin uçuşmasını sağlıyordu.

Elimi indirip önüme döndüm. Bardağı alıp dudaklarıma dokunduracaktım ki yanımda oturan çocuk baş parmağıyla bir tutam saçımı kulağımın arkasına nazikçe götürdü. Baş parmağını çenemin altına koyup kendine doğru çevirdi.

Adını bilmediğim Çocuk " gözlerime bak"  gözlerini kıstı. Biraz daha yaklaştı. Gözlerim kapanmak için direniyordu. Yürekli kapatmamak için direnmek zorunda kalıyordum. Uyursam eve geri dönemezdim.

"Gözlerin hangi renk" Diye sordu.

"Sarı kahverengi karışımı,niye sordun?"

"Daha önce hiç bu renge sahip  gözler görmemiştim de "

"Bu iyi birşey mi ?" Diye sormadan edemedim.

"Hemde çok iyi birşey "

Muhtemelen Çağan'ı özlediğim için sanki karşımdaki çocuk Çağan sanıyordum. Özlemek farklı bir eylemdir. Yanlızlık, çıkmaz sokak olmasına rağmen çıkış aramak gibidir.

"Sana birşey anlatabilir miyim ?" Diye sordum. Cevabını beklemeden anlatmaya başladım. Çünkü birazdan uyuyacaktım bundan emindim. "Çağan diye biri vardı. Onu birkaç gün önce kaybettim. Onu özlüyorum,biz birbirimize asla kavuşamayan iki kişiydik. Biliyor musun ikimizde yıllardır birbirimizi seviyormuşuz. Ama hiç söylemedik" yutkunduktan sonra anlatmaya devam ettim. Ellerimi göstererek "Bu elleri görüyor musun? ellerim onun kanıyla doluydu. Ve ben ellerime her baktığım da onu hatırlıyorum. Öldüğünü gördüm. Son nefesini yanımda aldı.

  Yanaklarıma dökülen gözyaşlarımı yeni farkediyordum. İç çekip elimin tersi ile gözyaşlarımı sildim. Şuan yanımdaki kişi beni duyuyor muydu? Yada müzik bitmiş miydi? Ben okadar sarhoştum ki birşeyi duymuyordum. Evet ona anlatıyor olabilirdim. Ama sanki bunu kendi kendimle konuşuyor da gibiydim.

Tekrar hatırlatıyor gibi. Kendimi dürtüyor ve artık inanmak için gözlerimin önündeki görünmez perdeleri çekmem gerektiğini söylüyordu. Bazen içimiz bizden daha dürüst olabiliyordu. İnkar ettiğimiz onca duygu ve düşüncelerimizi,içimizin derinliklerinden gelen ses en dürüst sesimiz bize doğruyu gösteriyor ve anlatıyordu.

Alnımı masaya koyup ağlamaya devam ettim. Birinin ellerini hissetmem ile başımı kaldırdım. Gözlerim netlik görmediği için inanılmaz derecede bulanık görüyordum. İlk defa içiyordum,ne diye bukadar abartıyordum ki.

Vahşi kediWhere stories live. Discover now