2.6

95 3 0
                                    

İyi okumalar 💖🧚🏼‍♀️

Saat neredeyse dokuz olmuştu ve bizim ayık kalmamız gereken onca saat vardı önümüzde. Yorgun değildim çünkü hastanede Bora'yı her gördüğümde göğsüne kıvrılıp uyumuştum ama Uraz'ı bilemiyordum.

"Karsu istersen sana giyebileceğin bir şeyler getireyim üstünü değiştir o kotla saatlerdir nasıl rahat ettin. Hatta istersen sen bir duş al, benim yüzümden geceyi hastanede geçirdin" dedi Uraz koltukta L koltuğun köşesinde oturan bana dönerek.

"Galiba hayır diyemeyeceğim bir teklif bu" dedim ve kafamı sallayarak kabul ettim.

İyi alışmıştım ev dışında bir yerde duş almaya. Önce Bora'nın evi şimdi Uraz'ın sağolsunlar sayelerinde su faturası derdim yoktu.

Uraz onaylayıp kalktı ve ser adımlarla salondan çıkıp merdivenlere yöneldi. Bende tabi yine telefonumu açtım ve video izlemeye başladım. Uraz geri döndüğünde elinde beyaz bir sweat ve siyah eşofman vardı.

"Gel sana banyonun yerini göstereyim" diyip önden ilerledi Uraz. Bir kapının önünde durup açtı kapıyı ve duş alacağım yeri gösterdi.

"Uraz" dedim arkasını döndüğünde. "Telefonumu şarja takabilir misin lütfen" diyip uzattım telefonumu.

"Tabi ver uyuyorsa takarım" diyip aldı telefonumu.

Bende banyoya girip yine etrafı incelemeye başladım. Fazlasıyla lüks bir lavabo vardı ve üstünde büyük bir ayna vardı. Yani şöyle ki musluk altın sarısıydı. Siz hiç normal halli bir ailenin evinde altın sarısı musluk gördünüz mü? Ben görmedim açıkçası. Ee ne demişler bir insan zengin mi değil mi anlamak istiyorsan musluğuna bakacaksın. Peki tamam böyle bir laf yok ama haksız değilim bence.

Daha fazla oyalanmadan üstümü çıkarıp ılık suyun altına girdim. Daha sonra saçlarımı şampuanladım ve yeni olduğu bir poşetin içinde olmasından belli olan keseyi alıp duş jeli sürüp yıkanmaya başladım. Elimi çabuk tutmaya çalışıyordum çünkü Uraz uyursa hiç iyi olmazdı.

Kısacık bir duşun ardından Uraz'ın verdiklerini giydim ve çıktım. Uraz gitmeden önce çıkardıklarımı yıkayıp sonra kurutmaya atmam gerektiğini söyledi böylelikle yarın kirli kıyafetlerimi giymek zorunda kalmayacaktım.

Saçlarıma bir şey yapmadan çıktım banyodan ve geldiğim yoldan geri aşağı indim. Salondan içeri girdiğimde Uraz'ın televizyonda maç izlediğini görmüştüm. Galatasaray-Beşiktaş maçıydı ve daha yeni başlamıştı. (Üç gün sonra bu maç var manifestliyorum vjscnksmfkdn)

Hemen koltuğa kurulup kucağıma bir yastık alarak maçı izlemeye başladım. Tarafımız elbette belliydi hemde ilk günden beri. Yetimhanede bile maç günler yemekhanedeki küçük televizyondan maç izlerdik. Ve aynı şekilde okulda da dünya kupası maçlarını izlemek zorundaydık.

"Sever misin futbol" diye sordu Uraz gözleri bana dönerek.

"Severim tabi tarafımız da belli" diyip ellerimle aslan gibi yaptım.

"İyi izle o zaman nasıl yenileceğinizi" dedi Uraz alayla gülerek.

Beşiktaşlı olduğunu anladığımda yüzümü buruşturup ona baktım. Ona yandan 'nie böle yapisan' bakışı atıp önüme döndüm.

"Baran aradı bu arada" dedi Uraz yüzünü kötü bir şeymiş gibi buruşturarak. Ben nereden bileyim Baran kim?

"Baran?" dedim anlamak ister gibi.

"Hastanede yanında olan o şey, çocuk işte" dedi Uraz elini şıklatıp hatırlamaya çalışarak.

"Bora" diye düzelttim onu. Ben Bora'yı ismiyle mi kaydetmiştim?

KaçakWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu