0.6

206 10 0
                                    

İyi okumalar 💖🧚🏼‍♀️

Eskiden hastalandığımda Elif sabaha kadar başımda bekler ateşimi kontrol ederdi. Benden iki yaş küçük olmasına rağmen her hastalandığımda bana annelik eden kişi Elifti. Hastalandığımda çorbamı yapıp kendi elleriyle içiren Hacer teyzeydi. Moralimi bozuk olduğunda benimle makyaj malzemelerini paylaşıp eğlendiren Aleynaydı.

Küçükken düşünürdüm, annemle babam öldüğü için yetimhanedeydim ve yetimhane bana yeni bir aile işin verilen bir fırsattı. Büyüdükten sonra bir gün tesadüfen ailemin ölmediğini ve beni isteyerek bıraktığını öğrendim. O günden sonra aslında hiçbir şeyin masaldan ibaret olmadığını anladım. Hayat dediğin insanı büyütüyordu işte. Kimisi sokakta açıyordu gözünü ve son nefesini de sokakta veriyordu. Kimisi ağzında altın kaşıkla doğuyordu ve her zaman daha fazlasını istiyor, elindekine şükür etmeden son nefesini hırsla veriyordu.

Ben mi? Ben hayata 1-0 geride başlayanlardandım görüldüğü üzere. Ailesi olmayan bir insan bir aile arayışıyla oradan oraya savrulurdu. Ben savrulmamıştım gerçi bende bir ailenin içinde açmıştım gözlerimi. Annesiz, babasız içinde yalnızca kardeşlerin olduğu bir aile. Sonra Ela ile tanışmıştım, o da bana başka bir kardeş olmuştu. Onlar bana kan bağı olmadan aile olmayı öğretmişti.

Üç gün önce ise Bora ile tanışmıştım. Bir türlü çözemediğim ve tanıdıkça daha da karmaşıklaşan asi çocuk ile tanışmıştım. Ailem dediğim insanların ben hastayken yaptıklarını o da bir bir yapmıştı. İstese beni hastaneye bırakır gece evine dönerdi ama o başımda beklemeyi tercih etmişti. O daha önce tanıdıklarıma benzemiyordu. Siyaha çalan gözlerinde sakladığı bir şeyler vardı. Sanki gözleri siyah bir perdeydi ve aralasam ardında farklı bir dünya görecektim. Asiydi bir kere sebebi bilinmez ama hem asi hemde iyi yürekliydi.

Oturduğum salıncakta ayağımı yerde tutup ileri geri götürerek ufak ufak hareket ediyordum. Sallanmıyordum çünkü bir yandan da elimdeki gazeteden iş ilanlarına bakıyordum. Tabi bir yandan da simidimi yiyordum. Uzunca bir süre iş ilanlarına bakmış daha sonra da pes etmiş gazeteyi çöpe atarak salıncağa geri dönmüştüm. İş bulmak bir yandan işverenlerle uğraşmak bir yandan yormuştu beni.

Kısa bir süre sonra yanımdaki salıncak hareketlenmiş ve biz kız çocuğu oturmuştu. Kıza döndüğümde giydiği siyah tişörtü, siyah pantolonu ve siyah montuyla simsiyahlara bürünmüştü. Sonra bir de kendime döndüm. Teki turuncu teki sarı ayakkabılar, mavi bol kot pantolon ve koyu turuncu sırtı baskılı tişört. Hangimiz çocuktuk acaba tartışılır açıkçası.

"Siyahlara bürünmek için erken değil mi ya" dedim kendimi tutamayarak.

Kız cevap vermedi ve önüne bakmaya devam etti. Ben deli gibi sallanıyordum o ise benim az önce yaptığım gibi ufak hareketlerle ileri geri gidiyordu. İlginç bir çocuktu. Daha sonra bana döndü ve kahkaha atmama karşılık bana şaşkınlıkla baktı.

"Bence senin renkleri ayrıt etmen gerekiyor ayakkabıların aynı renkte değil" dedi kız kısık ve umursamaz bir sesle.

Büyümüşte küçülmüşle bak sen bir de cevap veriyor. Salıncağımı durdurup kıza dönmüştüm ki önümüze son derece şık bir kadın yaklaştı ve kızın önünde durdu.

"Selin sıkıldıysan eve gidebiliriz hayatım" dedi kadın kıza doğru. Selinmiş demek ki.

Kız bir şey demeden kafasını iki yana salladı. Kız bildiğin kısa ve öz konuşuyordu sadece. Ben de öyleyim çok benzetmiştim bu kızı kendime.

Sonra sıkılıp kalktım ve kalkarken kıza döndüm.

"Hayata başlamak için çok erken git pamuk şeker ye de hayatın tadını çıkar daha sonra geç kalabilirsin" dedim ve cümlemi içimde tamamladım, geç kalabilirsin benim gibi...

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin