2.5

112 6 0
                                    

İyi okumalar 💖🧚🏼‍♀️

Sabah gözlerimi kırpıştırarak açtığımda Bora'nın yanımda uyuduğunu gördüm. Telefonumun ekranını açıp saate baktığımda oldukça erken olduğunu gördüm. Gözlerimi ovuşturarak yavaşça kalktım oturduğum yerden. Elbette her yerim uyuşmuştu. Kalkıp koridorun başındaki lavaboya doğru yürüdüm. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı açıp tekrardan bağladım. En azından daha iyi görünüyordum şimdi.

Lavabodan çıktığımda Borayı bıraktığım yerde bulamamıştım. Onunda belki lavaboya gittiğini düşünerek oturacakken odanın panjurlarının açıldığını gördüm. Koşarak oraya gittim ve kalktığımda fark etmediğim odanın içine bakmaya başladım. Tam karşımda bir yatak vardı ve yatakta Uraz dümdüz uzanmıştı. Sağ elinin işaret parmağına takılı olan bir alet vardı. Ve vücuduna takılmış bir sürü kablo duruyordu. İçerde bir de hemşire vardı ve monitörden bir şeyler yapıyordu. İçeriden çıktığında karşısına dikildim.

"Nasıl oldu durumu iyi mi" dedim benden biraz kısa olan hemşireye bakarak.

"Riskli saatleri geride bıraktık. Şimdi uyanmasını bekliyoruz ama uyanması çok uzun da sürebilir hiç sürmeyede bilir. Fakat bir süre daha yoğun bakımda tutacağız kendisini. Dilerseniz içeri girebilirsiniz ama önce yoğun bakımı kıyafetleri giymelisiniz" dedi hemşire sormak istediğim bütün soruların cevabını tek seferde vererek.

"Peki nereden alacağım o kıyafetleri" dedim hemşireye bakarak.

Bir şeyler söyledi ve bir odaya doğru gidip şeffaf bir poşetin içinde olan mavi kıyafetleri verdi.

"Çıktıktan sonra kıyafetleri şuraya atabilirsiniz" dedi kız ve geri dönüşüm çöplerini gösterdi.

Kafamı sallayıp poşeti açacakken bana doğru gelen Bora'yı gördüm. Elinde bir tepsi vardı.

"Portakal ne yapıyorsun? Doktorlar iyi yapamamıştır bir de ben mi bakayım dedin" dedi Bora yanıma ulaştığında.

"Hemşire içeri girebileceğimi söyledi" dedim şakıyarak. "Hem riskli zamanı da atlatmış geriye sadece beklemek kalmış"

"İçer girmek istiyorsan önce bunları yiyeceksin" dedi Bora ve sandalyelerin arasında duran masanın üzerindeki tostu gösterdi.

"Çıktıktan sonra yerim" dedim masum kedi bakışları atmaya çalışarak. Bende öyle durmadığına emindim ya neyse.

"Hayır önce yiyeceksin" dedi Bora ve yine tepsiyi gösterdi.

Kurtuluşum olmadığını anladığımda kafamı sallayıp hızla yemeye başladım tostu. Aldığı çayı da hızlı hızlı içtiğimde çay biraz sıcak gelmişti ama bitirmiştim. Hızlı hızlı bitirdiğimde kalktım Bora'ya baktım. Kafasını sallayıp onay verdiğinde kıyafetler giymeme yardım etti. En son maske ve eldivenleri de taktığımda hazırdım. Elimin tersiyle kapı kolunu indirip içeri girdim. Dışarı baktığımda Bora yoktu, muhtemelen beni yalnız bırakmak istemişti.

"Merhaba Uraz ben geldim, Defne. Duyuyor musun bilmiyorum ama önemli değil. Özür dilerim sana söylediklerim için, seni üzmek istedim evet ama bunun sebebi haklı olmandı. Evet haklıydın korktum hemde çok korktum. İnsan sevilmekten korkmaz sanırdım ama meğer insan en çok sevilmekten korkabiliyormuş. Lütfen uyan Uraz" dediğim devam edemeden monitörden sesler gelmeye başladı.

Sesler gelmeye devam ettiğinde hemşireler odaya doldu ve beni dışarı çıkardılar. Ağlamaya başladığımda Bora koşarak yanıma geldi.

"Ne oldu bilmiyorum ama o monitörden sesler gelmeye başladı. Ben bir şey yapmadım sadece konuşmak istedim" dedim kendi kendimi ikna etmeye çalışarak.

KaçakWhere stories live. Discover now