0.8

191 6 3
                                    

İyi okumalar 💖🧚🏼‍♀️

Yemeğimizi yedikten sonra Semra teyze ve Ela dinlenmem gerektiğini söyleyerek kalkmıştı. Bende yaklaşık iki saattir yatakta dönüp duruyordum ama bir türlü uyku tutmamıştı.

Kendi kendime düşünüp güldüm, galiba ben sokağı özlemiştim. Gerçekten uyuyamayacağımı anladıktan sonra kalktım ve camın altına koyduğumuz yarım dolaptan kıyafetlerimi çıkardım.

Neden bilmiyorum ama uçuruma gitmek istiyordum. Hangi otobüsün gittiğini de görmüştüm zaten. Gerçi bu saatte otobüs var mıdır bilmiyorum ama yine de kalkmıştım bir kere. Üstüme bir şeyler geçirdikten sonra kapıyı kilitleyip çıktım dışarı. Otobüsün kalktığı yere yürümem biraz sürecekti ama sorun değildi yürümeyi severdim. Hem kulaklıklarım da yanımdaydı yani hiç sorun yoktu benim açımdan.

Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra otobüsü gördüm ve yetişmek için koşmaya başladım. Bir dakikayla yakaladığım otobüse bindim ve her zamanki gibi arkalara geçerek oturdum. Merkezden baya uzakta olduğu için yarım saat yolculuk yapmıştım ama sonunda yaklaşmıştım uçurumun olduğu yere.

Otobüsten indikten sonra daha önce yürüdüğüm yolu tekrar yürümeye başladım. Neden bu saatte buradaydım ve burası aklıma nereden düşmüştü hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim eğer gelmeseydim sabah kadar döner durur uyuyamazdım kurtlanmış gibi.

Uçuruma yaklaştığımda Bora'nın arabasının orada olduğunu gördüm. Tam arkamı dönüyordum ki Boranın arabasının önünde yere çöktüğünü gördüm. O benim için o kadar şey yapmışken onu burada bırakamazdım değil mi?

Tereddütlü adımlarla yaklaştım arabaya. Sapık gibi takip etmemiştim ki aynı anda denk gelmişti işte neden abartıyordum ki.

Arabanın yanına durduğumda biraz arkasına çöktüm ama bir şey diyemedim. Kafasını çevirip bakmamıştı bile. Neden böyle görünüyordu ki?

"Ne işin var senin burada portakal?" dedi yorgun bir sesle bana dönmeden. Arkasında gözleri falan mı vardı?

"Uyku tutmadı" dedim kısaca açıklayarak. Daha bir şey sormamıştı ve bende bir şey sorup sormamak konusunda kararsızdım. Tabi ki de çenemi kapalı tutup oturdum sadece.

"Neyin var asi çocuk bu saatte karadenizde gemilerin mi battı" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Asıl senin burada ne işin var? Uyku tutmadı sende ne bileyim bir bitki çayı bilmem ne içeceğine uçurumun kenarına mı geleyim dedin" dedi sonunda bana dönerek.

"Bitki çayları konusunda bir numara olduğum söylenemez şimdi uyuyayım derken iyice mahvederdim kesin. Zaten evde de öyle bir şey yoktu" dedim neden açıkladığımı bilemeyerek.

"Bir evin var yani o zaman hobi olarak mı parkta kalıyorsun? Ailenle falan mı atışmıştın hayırdır" dedi başını ovuşturarak. Ne çok soru soruyordu bugün.

"Çenenin çözüldüğü nadir günlerden birine mi denk geldim asi hayırdır. Ama şanslısın sende benim çenemin açıldığı güne denk geldin" dedim ciddi bir şey demiş gibi.

"Senin çenenin açılması daha nadir ya daha uzun cümle kurduğunu duymadık" dedi Bora gülerek.

Gülme gibi yetenekleri de olan bu kardeşimizin derdi neydi acaba?

"Neyse asi kardeş söyle bakalım derdin nedir" dedim ve evet gerçekten de merak ediyordum.

"Derdim merdim yok ya sen üstün zekanla nereden vardın bu kanıya" dedi benim ona spor salonunda dediğim gibi. Bizim asi çocuk taklitçi çocuk çıkmıştı ne güzel.

KaçakWhere stories live. Discover now