I - X.Bölüm

46 8 15
                                    

ESPRUA

Başkent/Espruan Şehri

Sonbahar, 1180

Sert adımlarının tok sesi koridorda yankılanırken, kalbinin atışı da sanki bu ritme uyum sağlıyormuş gibi hızlı atıyordu. İçinde günlerdir tuttuğu çok fazla şey vardı. Milan ve Duncan'la yaptığı konuşmanın ardından abisi sırra kadem basmış ve günlerce ortalıkla görünmemişti. Valeria yüreği ağzında onlardan bir haber beklerken, Erestor en sonunda saraya dönmüştü. Hizmetindeki kızlardan aldığı bilginin ardından hışımla odasından çıkmış ve abisinin odasının yolunu tutmuştu. İçinde patlamaya hazır bir volkan vardı ve nereden başlayacağını bile düşünmeden ilerliyordu. Seri adımlar en sonunda yavaşladı ve köşede kalan odadan içeri girmek üzere yöneldi. Valeria kapıyı bile çalmadan hızla içeri girdiğinde, Erestor sırtındaki pelerini çıkarmakla meşguldü. Aniden açılan kapıya şaşırdığı aşikardı. "Neler oluyor? Artık izin istemek de mi yok?"

"Ne mi oldu?" diye çıkıştı Valeria, yüksek sesle. Göğsü hızla inip kalkarken bir an için duraksadı ve derin bir nefes aldı. Hemen ardından açık bıraktığı kapıyı elinin tersiyle hızlıca kapattı. Yere sürünen lacivert renkli elbisesinin eteğini tek eliyle tuttuktan sonra abisine doğru döndü. Yüzüne düşen bir tutam koyu renk saçı hızlı bir şekilde arkaya doğru itti ve yorgun bakışlarını ona dikti. "Günlerdir neredesin?" diye soludu öfkeyle.

Erestor, kir ve toz yüzünden artık rengi bile belli olmayan pelerinini bir kenara attı. Tek kaşını kaldırarak, "Hesap da mı sorar oldun?" dedi kinayeli bir tonda.

Geri adım atmayacak kadar öfkeyle dolu olan Valeria bir adım daha abisine yaklaştı ve gözlerini onun gözlerinin içine dikti. "Evet, hesap sorar oldum."

Kardeşinin gözlerinden niyetini okuyan Erestor, başını belli belirsiz salladı. O, yüzleşmek istiyordu. Kavga istiyordu ve buna çoktan hazırdı ama Erestor'un şu anda ona aynı karşılığı verecek gücü yoktu. Günlerdir uğraştığı kendince daha önemli olan işleri vardı ve kız kardeşinin sitemiyle ilgilenmeye gücü kalmamıştı.

Abisinin ilgisizliği karşısında yay gibi gerildi. Onu kışkırtmadan istediğini alamayacaktı. "Ne yapmaya çalıştığını biliyorum ve eminim ki sen de neler bildiğimi gayet iyi biliyorsun." Bakışlarına meydan okuyan bir ifade yerleşmişti. Valeria günlerdir bu anı beklemişti ve işte sonunda gerçekleşiyordu. İkisinin de artık kozlarını paylaşmaktan başka şansı yoktu.

Erestor başını evet anlamında salladıktan sonra belindeki kılıcı çıkardı ve yatağının köşesine yasladı. Hemen ardında odada sanki kardeşi yokmuş gibi kendisini yatağının üzerine attı ve gözlerini sıkıca yumdu.

Valeria ise abisinin umursamaz tavrı karşısında iyice çileden çıkmak üzereydi. Kaçmaya çalıştığının farkındaydı ama buna izin vermeyecekti. Yatağının kenarına giderek, "Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun?" dedi bağırarak. Abisinin aşağı sarkan bacağını diziyle dürttü. Tepesinde bir süre daha dikildikten sonra, "Hemen kalk ve beni dinle!" dedi bir perde daha yükselttiği sesiyle. "Günlerdir senin gelmeni bekliyorum. Aklımdan neler geçmiş olabileceğini tahmin edebiliyor musun? Biraz olsun beni düşünüyor musun?"

Erestor sesli bir şekilde söylendikten sonra yattığı yerden kalktı ve boş bakışlarını kız kardeşine çevirdi. Kandilin cılız ışığı yüzünden kız kardeşinin yüzünü net olarak seçemiyordu. Gözlerine sanki perde inmiş gibi hissederek huzursuzlandı ve yerinden kalkıp kardeşinin omzuna çarparak odanın diğer ucuna geçti. Küçük bir çıra parçasını kor halde olan şömineye uzattı ve yanmasını bekledi. Çıra alev alırken ayağa kalktı ve metal düzeneğe özenle yerleştirilmiş olan küçük mumları teker teker yaktı. Alevlenen mumlara birkaç saniye baktıktan sonra elindeki küçük çıra parçasını sallayıp söndürdü ve bir kenara bırakarak bakışlarını yeniden kardeşine çevirdi. "Öfkeli yüzümüzü görebilmemiz için ışığa ihtiyacımız vardı."

KÜL VE KOR • Kraliyet UğrunaМесто, где живут истории. Откройте их для себя