I - VIII.Bölüm

39 7 29
                                    

ESPRUA

Başkent/Espruan Şehri

Sonbahar, 1180

Saray halkının derin bir uykuda olduğuna kanaat getirdikten sonra yatağından kalktı ve binici kıyafetlerini üzerine geçirdi. İşlemesiz kadife pelerinini sırtına attıktan sonra boynunun hemen altından iplerini hafifçe bağladı. Ahşap kutusunun içinde bulunan cam şişelerin üzerinde ellerini hızlıca gezdirdikten sonra içlerinden birini çıkardı ve gül kokusunu çok da abartmadan boynuna sürdü. Pelerininin arkasında bulunan şapkayı başına geçirdikten sonra yüzünün gizlendiğinden emin olarak memnun bir ifadeyle mırıldandı. Valeria artık gitmek için hazırdı. Derin bir nefes aldı ve sessizce odasından dışarı çıktı. Kalbi yaşadığı heyecan yüzünden hızla atarken, midesinde hafif bir hareketlenme hissetti. Yaşadığı bu duygu yüzünden yerinde sakin bir şekilde durmakta oldukça zorlanıyor, bir an önce gitmek ve sevdiği insana kavuşmak istiyordu. Kimseye yakalanmadan ana koridora çıktığında derin bir huzur içini kapladı. Bundan sonrası artık daha kolaydı. Bir gölge misali kapıdaki askerleri atlattı ve en nihayetinde bahçeye ulaştı.

Bir köşeye çekilerek bu sefer de bahçede bulunan askerlerin konumlarını kontrol etti ve daha sonra belirli bir süre kendisini göremeyecekleri en uygun anı beklemek zorunda kaldı. Bu kısa süreli bekleyişin ardından ilk fırsatta çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Ana kapıda görevlendirilen askerlere altın dolu küçük bir keseyi uzattıktan sonra atını getirmelerini emretti. Kısa süre içinde ahırdan getirilen atına bindikten sonra aralanan kapıdan dışarı çıktı ve gecenin karanlığında gözden kayboldu.

Krallığın başkenti olan Espruan şehri, gecenin derin sessizliğine gömülmüştü. Şehir meydanında birkaç aylak adam dışında hiç kimse yoktu. Valeria ara sokaklarda ağır ağır ilerledikten sonra küçük bir hanın önünde durdu ve çok sevdiği atı olan Luna'yı hanın önündeki ağaca bağladıktan sonra hızlı adımlarla eski handan içeri girdi. Loş ışığın hakim olduğu yemek salonunda kimseler kalmamıştı. Yalnızca küçük bir kız, masanın üzerinde bırakılan boş tabakları ve ahşap kupaları toparlıyordu. Valeria etrafa hızlıca göz attıktan sonra tahta merdivenleri tırmandı ve bir üst kata çıktı. En sondaki odaya ilerlerken, nefes alışverişi de düzensizleşmeye başlamıştı. Kapının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı ve kapıyı tıklattı.

Birkaç saniye içerisinde kapı ardında kadar açılmıştı. Karşısında gördüğü gülümseyen yüze bir süre baktıktan sonra ağır adımlarla odadan içeri girdi ve kapıyı yavaşça kapattı. Prenses, büyük bir hasretle sevdiği adama sıkıca sarıldı. İki aşık, hasretle ve tutkuyla birbirlerine sıkı sıkı sarılmış ve bir süre öylece kalmışlardı. Birbirlerini öyle sıkı tutuyorlardı ki sanki birileri onları ayırmak istiyor ama onlar birbirlerini bırakmamak adına direniyor gibi görünüyorlardı.

Genç adam kollarının arasında tuttuğu narin bedeni sıkıca kavrarken, özlediği gül kokusunu içine çekmeyi ihmal etmemişti. "Seni çok özledim."

"Ben de seni çok özledim." Valeria sözlerinin ardından ellerini adamın uzun saçlarının arasından geçirmiş ve mutlulukla onu kendisine daha çok çekmişti. Yüzünü boynuna gömüp kokusunu içine çekerken, bir an için mutluluktan öleceğini düşündü. Ona öylesine hasret kalmıştı ki, sanki yıllardır görüşmüyorlar gibi hissetmişti.

Bir süre daha birbirlerine sarılı halde kaldıktan sonra Valeria geriye doğru çekildi ve hızlı bir hareketle yanaklarından süzülen gözyaşlarını sildi. Yavaşça başını yukarı doğru kaldırdığında, kendisine hasretle bakan bir çift kahverengi gözle buluşturdu mavilerini. Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ederken buruk bir şekilde gülümsedi. "Seni bir daha hiç göremem sanıyordum."

KÜL VE KOR • Kraliyet UğrunaOn viuen les histories. Descobreix ara