I - III.Bölüm

58 12 67
                                    

ESPRUA

Başkent/Espruan Şehri

Sonbahar, 1180

Rüzgar, gür saçlarını dalgalandırıyor ve keten elbisesinin eteklerini savuruyordu. Çıplak ayaklarının altında güneşten kavrulmuş olan toprağın sıcaklığını ve sertliğini hissedebiliyordu ama buna rağmen adım atmaktan çekinmiyordu. Çünkü yolun sonundaki güzelliği görebiliyordu. Can yakan bu yolun sonunda ferahlık vardı. Huzur vardı. Acılarını dindirecek olan genç bir adam vardı ve onun için bütün bu acılara katlanmaya değer, diye düşünüyordu.

Küçük taşlar ayağına batıyor ve sıcaklık yüzünden canı bir hayli yanıyordu. Muhtemelen ayağının altı çoktan kesilmişti ve kanıyordu. Her şeye rağmen gülümseyerek yürüyordu genç kız. Acılarını yansıtmaması gerektiğini biliyordu. Hem zaten birkaç adım sonra bütün acıları son bulacaktı, buna emindi. Kendisini sevdiğinin kollarına attığında her şey geçecekti. Onun kokusunu içine çektiğinde mutluluktan sarhoş olacak ve hiçbir şeyi düşünmek zorunda kalmayacaktı.

Adımları hızlandığında, nefes alışverişi düzensizleşmiş ve kalbinin ritmi de dengesizleşmişti. En sonunda sevdiğinin karşısında durabildiğinde, mutlulukla gülümsedi. Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki bir an için yerinden çıkacağını düşündü ve elini kalbinin üzerine götürerek sıkıca bastırdı. Sevdiği adamın yüzüne hayran hayran bakarken, elini yavaşça onun güneşten kızarmış olan yanağına koydu ama onu hissedemedi. Eli boşlukta savruldu ve hızlıca yanına düşüverdi.

Şaşkınlık her bir zerresini ele geçiren yeni bir duyguydu ve bu birkaç saniye içerisinde ne olduğunu anlayamadan öylece kalakalmıştı. Elini yeniden yavaşça ona doğrulttuğunda bu sefer de göğsünün içinden geçivermişti. Onu yine hissedememişti. Elini boşlukta oradan oraya savururken, adamın gülümseyen yüzü hiç değişmiyordu. İlk günkü aşkla ve sevgiyle kendisine bakıyor ve olan biteni anlamıyor gibi görünüyordu.

Genç kız gözlerini kırpıştırdı ve önüne düşen saçlarını arkaya attı. Derin bir nefesi içine çekerken, omuzlarına dokunmak için bir hamle daha yaptı ama yine beklediği olmadı, onu hissedemedi. Dudaklarını sinirle birbirine bastırırken, dizlerinin üzerine çöktü. Onu görmenin heyecanıyla aştığı yolda aldığı yaralar artık canını dayanamayacağı ölçüde yakıyordu. Elleriyle kendini sarmalarken, "Bu kötü bir rüya olmalı," dedi. "Bu kesinlikle kötü bir rüya olmalı."

"Prenses Hazretleri," dedi Lorina, sevecen bir tonda. "Uyanma vakti." 

Valeria Esprua yumuşak yatağında bir süre daha kıpırdandıktan sonra yavaşça gözlerini araladı. Yanı başında dikilen dadısını gördüğündeyse yüzüne bir gülümseme yerleşti. Lorina Fael'in kendisini uyandırmadan geçirdiği iki senenin ardından bugün onun için öylesine kıymetliydi ki... Tarif etmesi de pek mümkün değildi. Yattığı yerde yavaşça doğrulurken, gördüğü rüyayı da aklından geçirmeden edemiyordu. Rüyanın etkisi hala üzerindeydi ama gerçekliğe gözlerini açmıştı bir kere. Uzun bir aradan sonra kendi odasında uyumuş ve dadısının o tatlı sesiyle güne başlamıştı. Tıpkı eski günlerdeki gibi... Başını belli belirsiz salladıktan sonra saçlarını arkaya doğru itti ve rüyasını kafasından silmeye çalıştı. Anda kalmalıydı. Kendi gerçekliğine tutunmalı ve hayatına devam etmeliydi. Üstelik kendi gerçekliğine tutunmak için fazlasıyla sebebi vardı ve bugünden sonra öyle de yapacaktı. Geride kalanların yasını tutacağı anlar da olacaktı ama bugün maalesef o günlerden biri değildi. 

Bir gün öncesinin sabahında çok uzun bir yoldan gelmişti. Babası iki sene önce kendisini ailesinin ilk kızlarının gitmekle yükümlü olduğu kutsal tapınağa göndermiş ve orada görevlerini yerine getirmesini istemişti. Valeria da aile geleneğine sahip çıkmış ve kutsal topraklardaki görevlerini yerine getirerek krallığına geri dönmüştü. Dönüşünün şerefineyse kardeşleri kendisine bir ziyafet hazırlatmıştı. Uzun bir yoldan yeni gelmiş olmasına rağmen gece geç saatlere kadar süren eğlenceye katılmak durumunda kalmıştı. Ayrı geçen iki yılın ardından kardeşleri yeniden bir arada oldukları için oldukça sevinçlilerdi ve onu büyük bir özlemle karşılamışlardı. Büyük ziyafetin hemen ardından küçük bir gösteri bile yapılmış ve sonrasında saatler süren dans başlamıştı. Saraylı gençler uzun bir aradan sonra ilk defa böylesine özgür bir şekilde eğlenmiş ve bir kısmı sabahın ilk ışıklarına kadar dans etmeye devam etmişti. Valeria da bu geceden fazlasıyla hoşnut kalmış ve dönüşünün hüznünü yaşayamadan kendisini büyük bir kalabalığın içinde buluvermişti.

KÜL VE KOR • Kraliyet UğrunaWhere stories live. Discover now