49

1.8K 272 76
                                    

Bölümü beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler ve iyi okumalar 🌿

49. Bölüm
Seni Hep Koruyacağım

"Çok soğuk..." Titreyen dudaklarına ellerini götürüp ciğerlerindeki nefesin sıcaklığını verdi. Parmakları uyuşmaya başlamıştı. Ama önünde açık duran deftere hâlâ yazması gereken ödevleri vardı. Bitirememişti henüz. Sıcak nefesi parmaklarına hohladı. En azından can gelsin, kalemi tutabilsin diye uğraştı.

Odanın kapısı yarım açıldı. Aradan Gülsüm'ün başı uzandı. Üzerine annesinin ördüğü şalı almıştı gelirken. "Huu." dedi titreyerek. "Kız burası buz gibi. Sen nasıl oturuyorsun burda?"

"Abartma be. O kadar da değil." Ellerini önündeki masaya yasladı.

"Patlak mısır getirdim sana." dedi elindeki tabağı masaya bırakırken. Hemen sonra kollarını kendine doladı. "Bitmedi mi hâlâ?"

"Yok, az kaldı. Sağ olasın." Az önce gelmişti mısırın kokusu burnuna. Oturduğu odada mutfaktan gelen koşuşturmaları, kaşığı bardağa koyarken çıkan şıngırtıları dinledi. İçeriden babası çayın nerde kaldığını soruyordu. Oturma odasının kapısı açılıp kapandıkça televizyonun sesi de geliyordu. Anladığı kadarıyla yine vurdulu kırdılı bir şeyler izliyorlardı odada. Bir an için her şeyi masada bırakıp gitmeyi düşünmedi değil. Soba başında oturmayı, bir bardak olsa sıcak sıcak çay içebilmeyi hayalledi. Ama o kadar ödevi vardı ki bırakması mümkün değildi. İçeri götürse o gürültüde hiçbir şey anlamazdı. Bir de babaannesi dikip gözünü bakıyor, torununun okuyup yazmasına ifrit oluyordu. Ne zaman görse car car konuşuyordu. Hiç gözüne batmak istemiyordu. O yüzden bu odaya gelmişti. Normalde yazları Gülsüm'le burada kalıyorlardı ama kış geldiğinde bir de burada soba yakılmasın diye oturma odasına uyuyorlardı. Soba bile kurmamıştı Hakkı efendi. Aldıkları kömür, kırdıkları odun zar zor yetiyordu kendilerine. Bir de kızlara harcayacak değillerdi.

Sıcak sıcak yerken mısırı Gülsüm hâlâ başında bekliyordu. Sanki bir şey diyecek de nasıl diyeceğini bilemez gibi kıvranıyordu. Ağzının içini ısırıyordu dişleriyle. Bakışları bile bir üzgündü. "Hayırdır?" diye sordu. "Ne diye bekliyorsun başımda?"

"Ya Esma." diye başladı telaşla. Cesaret kendini göstermiş ama hemen sonra kaçmıştı. Acaba söylemese miydi? Ama bunu şimdi duyması daha iyi olurdu. Sabah sabah erkenden öğrense... Daha çok üzülürdü.

"N'oldu bacım desene!" Oturduğu sandalyede arkasına yaslandı Esma. Kötü bir şey çıkacağı belliydi ağzından. Tahmin etmeye çalışıyordu ama aklına neye dair olacağıyla ilgili hiçbir şey gelmiyordu.

"Üzülme bak, tamam ?"

"Sinirleniyorum bak."

"Babam seni okula göndermeyecekmiş artık." Pat diye ortaya atmış kendisi rahatlamıştı ama karşısında oturan kızın boğazına tıkamıştı aldığı nefesi. Kendisi geçen sene ayrılmıştı okulan. Bir senedir gitmiyordu. Zaten hevesi de yoktu, çok üzülmemişti ama Esma düşkündü okula. Seviyordu. Babası da anası da ses etmemişlerdi bu yüzden. Çalışkandı da hem. Öğretmeni isterse şehire bile gidebileceğini söylemişti.

Elma Ağacının AltındaWhere stories live. Discover now