26

4.2K 453 297
                                    


26. Bölüm
Gönlüne Düştüyse Kaderine Yazılıdır

Gülsüm'ün sancıları vardı. Kırk haftayı doldurduğundan beri bebeğini bekliyordu ama çocuğun doğacağı yok gibiydi. Karnı iyice büyümüştü. Bir gece yatarken bu çocuk doğmayacak heralde Ahmet'im diye ağlamıştı. Hormonların dengesizliği tek kendini değil evdekileri de tüketiyordu. Olur olmadık her şeye ağlıyor, az önce ağlayan kendi değil gibi gülmeye başlıyordu ardı sıra. Sadece Gülsüm değil artık evdeki herkes bebeğin doğması için dua ediyordu.

"Bu hep mi böyleydi?" diye sordu Hümeyra Esma'ya doğru fısıldayarak.

"Sorma. Allah'tan hamileliğin ilk aylarına denk gelmedin. Ondan bundan midesi bulanırdı."

"İnsanı canından bezdiriyor." dedi Hümeyra. Gelin görümce akşam yemeğinden sonra mutfakta bulaşıkları yıkıyorlardı. Evleneli iki ayı geçmişti. Hâlâ çiçeği burnunda sayılırdı ama alışmıştı eve de evdekilere de. Esma'ya ayrı alışmıştı ama. Ablası Belkıs'ın yerine koymuştu. Zaten yaşları da yakındı. İyi anlaşıyorlardı şimdilik.

Çayı demledikten sonra Esma çalışmak için odasına çekilmişti. İlkokul diplomasıyla birlikte bir de başarı belgesi almıştı. Şimdi ikisi de çerçeveli halde odasının duvarında asılı duruyordu. Bazen başını kaldırıp bakıyor ve oraya yenilerini eklemek için şevke geliyordu. Ortaokul dersleri daha zordu. Artık haftada bir değil üç gün gidiyordu okula. Sabahtan öğle sonuna kadar kalıp dersleri dinliyor sonra abisiyle köye geliyordu. Geldiği gibi yemek hazırlıklarına yardım ediyordu. Neyse ki Hümeyra vardı. Evde işin çoğunu onu yapıyordu. Ağzını da açıp tek kelime etmiyordu. Üzülüyordu kızcağızın haline.

Bir süre radyodan ingilizce dinlediği konuşmalardan başının ağrıdığını hissetti. Biraz kafa dağıtmak için odasından çıktı. İçeriden televizyon sesi geliyordu. Mutfağın ışığı açıktı. Doğruca oraya gitti. Gülsüm sandalyede oturmuş meyve yiyor, Hatice ve Hümeyra haşlamalık patates soyuyordu.

"Hayırdır gece gece?" diye sordu yengesinin elindeki tabaktan mandalina alıp.

"Börek açacağız. Gülsüm'ün canı istedi." Hatice kadın gülerek gelinine baktı. Karnında taşıdığı bebeğin erkek olduğuna emindi. Ondandı bu kadar geç doğması. İri de bir çocuk olacaktı belli ki.

"Bu saatte ne böreği Allah aşkına? Sabah yapsana anne."

"Hümeyra açıverir şimdi, değil mi Hümeyra." Hatice başını küçük gelinine çevirdi. Genç kadın içinden bir böreğiniz eksikti, sanki bana doğuracak çocuğu diye geçirse de dışarıya yansıtmadı bunu. Gülümsemeye çalışarak başını salladı aşağı yukarı. Esma kızla geçirdiği az sürede bile nasıl konuşkan, lafını sözünü esirgemeyen, kendini ezdirmeyecek insan olduğunu görmüştü. Şimdi de bakışlarından anlıyordu. İstemeye istemeye, sırf çekindiği için yapıyordu. Esma derin bir nefes verip mutfaktan çıktı. Dosdoğru abisinin odasına indi.

Mustafa odanın köşesindeki küçük masanın önüne bir sandalye çekmiş hesap makinesinde gelir giderlere bakıyordu. İşler öylesine iyiydi ki bir dükkan kiralayıp tüm ürünleri orada satmayı düşünüyordu. İleride markalaşmak vardı niyetinde. Hümeyra eve bereketiyle gelmişti.

"Abi, müsait misin?" Esma kapı aralığından başını uzatınca Mustafa'yı gördü.

"Gel bacım, gel. Müsaitim." Elindeki kalemi masaya bırakıp sandalyeden kalktı.

"N'pıyorsun?"

"Geçen dediydim ya kiralık dükkan var diye. Kiralasam, içini elden geçirsem, soğutucu, buzdolabı falan derken... Onları hesaplıyorum işte. Bir şey mi oldu? Hümeyra nerde?" Gözleri kardeşinin arkasında karısını aradı.

Elma Ağacının AltındaWhere stories live. Discover now