10•Anlayacağım seni

171 21 6
                                    


Gözümü açtığımda gördüğüm tek şey gözüme çarpan rahatsız edici ışıktı.

Nerede olduğumu bilmiyordum, bildiğim tek şey gözüme çarpan ışığın canımı acıttığı ve birinin ellerimi sımsıkı tuttuğuydu.

Yerimden doğrulmaya çalışınca elimi tutan kişi tarafından engellenmiştim. Her kimse sebebini bilmeden beni güvende hissettiriyordu.

"Jeongguk iyi misin?"

Bu ses ve o eller Bay Kim'e aitti. Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm kişi, açılınca gördüğüm kişiyle aynıydı.

"Adım Jeongguk değil." Bir mırıltıdan öteye gitmeyen sesime karşı bıkkın bir nefes vermişti.

Elimi hala sımsıkı tutuyordu. Hiç bırakmayacak gibi.

"Bu halinle bile haylaz çocuklar gibi davranıyorsun."

Dediklerini o an anlayamıyordum. Bakışlarımda aklım gibi ellerimize odaklıydı. Onunda bakışları baktığım ellerimize kayarken, kendine gelmek amaçlı öksürmüş, ardından ellerimizi hızla ayırmıştı.

"Ben... Sana destek olmak amacıyla...Her neyse iyisin değil mi jeon?"

Kelimeleri birbirine karıştırarak başladığı cümleyi son anda toparlamıştı. Kendime o an itiraf edemesem de elimi bırakmasıyla o karanlık boşluğa tekrar dönmüşüm gibi hissetmiştim.

"Evet, iyiyim." Değildim iyi falan. Başım hala deli gibi dönüyordu. İçimdeki ağırlık azalsa bile geçmemişti.

Bay Kim ise bana garip bakıyordu. Bakışlarındaki o derin duyguyu anlayamıyordum. Pişmanlık, endişe, sinir, güven, korku.

Belki de hepsi.

"Hemşire yeterli beslenmediğini, çok güçsüz ve besinsiz kaldığını söyledi."

Bay Kim'in anlam veremediğim bakışlarını daha fazla bakamazdım. Başımı etrafta gezdirip nerde olduğuma bakmıştım. Okulun revirindeydik.

"Jungkook."

"Efendim, Bay kim."

Ve oluşan derin bir sessizlik. Ben cevap vermesini bekliyordum ama o sadece yeri izliyordu. Sert bir adamdı bu yüzden yeri izlemesine sebep olan cümleyi merak etmiştim.

"Neden yalan söylüyorsun?"

Cevap bekler gibi yüzüme bakıyordu. Bir cevabım yoktu. Bakışlarımı kaçırmak dışında.

"Kendin mi yemek yemek istemiyorsun, yoksa... Seni buna zorluyorlar mı?"

Başımı yasladığım yastıktan doğrulmaya çalıştım, Bay Kim'in yardımıyla. Benden bir cevap bekliyordu vermeliydim.

"Hiç biri." Gerçekleri bilmesine gerek yoktu. Sadece istediği cevabı vermiştim ona ama belli ki bu cevap onu tatmin etmemişti.

"Hala yalan söylüyorsun. Hep yalan söylüyorsun ve ben seni asla anlamıyorum."

Bakışları şimdi daha endişeli ve cevap beklercesine bakıyordu. Daha önce hiçbir dans öğretmenim beni böyle umursamamıştı. Hatta hiç kimse, garip hissettiriyordu bu.

"Neden beni anlamak istiyorsunuz ki?"

"Çünkü sen anlatmak istemiyorsun."

Ne diyeceğimi veya ne düşüneceğimi bilmiyordum. Mutlu hissediyordum, beni anlamaya çalıştığını öğrendiğim için. Ayrıca mutsuz hissediyordum, anlaşılmayı hakketmeyen biri olduğum için.

"Beni anlamak için uğraşmayın lütfen, boş işler bunlar."

Yüzüne bakmadan kurduğum cümleye ne tepki verdi bilmiyordum. En azından beni anlamaya çalıştığı için ona içimden gelen bir soruyu sormak istemiştim.

 Nightcore | TKWhere stories live. Discover now