• (12) Arafta Kalan •

268 65 3
                                    

18 NUMARA sunar...

(12) Arafta Kalan

Elimde ki kağıdı inceledikten sonra yerine bıraktım. Başka bir kağıt daha alıp ona da göz gezdirdim. Cinayet bir bıçakla işlenmiş...

Annemin canına bir bıçak ile kıyılmış. 9 yerden bıçaklanıp, bir de çöp konteynerine atılmış. Saçmalık! Kim bu kadar ileri gidebilir ki? Aklım almıyor!

Aylardır burada, bu bataklıkta pisliğe battıkça batıyordum. Dur diyemedim kendime, kimsede dur demedi bana. Anneme, daha kötü biri olmama izin verme, demiştim. Bu çok yanlıştı çünkü bir ölü, benim kötü biri olmama izin vermeme çabasına giremezdi. İrade benimdi, kader benimdi. Ve bu kaderi değişecek tek kişi Tanrı, benim gücüm yetmezdi.

Ufacık bir çocukken, acaba büyüyünce saçlarımın rengi geri gelecek mi? Diye kendime sorular sorardım. Anneme de sormuştum bir kere, bağırıp çağırmıştı. Biliyordum o bana bağırmazdı, sadece sinirliydi. Bana, asla renkli bir kız olmayacaksın! Senin hayatına siyah ve beyazdan başka renk giremez! Dediğinde kırılmıştım ama sinirli olduğu için umursamadım. O benim annemdi, ister sever, ister söverdi. Ona baş kaldırmak olmalı.

Saçma sapan şeyler yazan kağıtları kenara koydum ve şakaklarımı ovdum. Günlerdir Yalçın'ın odasında araştırma yapıp duruyordum ama ilgi çekici, beni katile yakınlaştıracak tek bir şey bile yoktu. Yorulmuştum artık ama vazgeçemiyor, kendimi durdurmak istemiyordum. İçimde bir dürtü vardı, katili bulup öldürme dürtüsü. Onu bulduğumda etlerini lime lime edecektim.

Ellerii saçlarıma geçirdim, çekiştirirken önümde ki kağıtları son bir kez inceledim ve gördüğüm şey ile duraksadım. Annemin öldükten sonra ki fotoğrafı, kanlar içinde yerde yatıyordu. Sanki bir canavar pençeleri ile suratına çizikler atmıştı ama bu çizikler bıçak izleriydi. Gözleri açıktı, suratı morgda gördüğüm gibi bembeyazdı. Gözlerim dolarken derin bir nefes aldım ve gözyaşlarını geri gönderdim. Ahmak bir katilin yaptıkları beni üzmemeliydi, aksine daha da hırslandırıp, onun ölümünü getirmeliydi.

Kapı açılınca içeri Yalçın girdi. Daha yeni uyanmıştı, gözlerinin altında ki morluklar dün gece uyumadığını gösteriyordu. "Yalçın, günaydın." Başını sallayıp yanıma geldi ve önümde ki kağıtlara baktı. Gözlerinde bir ifade aradım ama yoktu, sadece alt dudağını dişlerinin arasına aldı. Onun gibi bir mafya ölülerden çekimezdi ama annemin ölümü onu yiyip bitiriyordu. Yalçın iki ayda bana karşı çok sıcak davranmıştı ama bu ondan boşanmayacağım anlamına gelmiyordu. "Bütün gece bunları mı inceledin?"

"Evet. Anlamıyorum bir katil neden bu kadar acımasız? Annemi bir çöp konteynerine atmış!" Elini omzuma koyup destek verdi. O bana yardım edeceği konusunda sözler vermişti ve bu söz onu bana bağlamıştı. Yalçın ile uzaktan yakından bir ilişki yaşamıştık ama evlendikten sonra az da olsa gerçekten karı-koca ilişkisi yaşamaya çalışmıştık. Sadece ayrı yaaklarda yatıyorduk. "Artemis, bugün düşman heyetin mafyalarından birini bitireceğiz. Heyet bizzat benim yapmamı istedi, en iyi adamları alıp düşman heyetin en iyi mafyasını devirmemiz lazım." Ona kaç defa ben göreve gelmek istemiyorum dedim ama o beni de yanında sürüklüyordu. "Yalçın ben-"

"Geleceksin Artemis, seni evde tek başına bırakacak değilim. Bir katili arıyorsun ve ne yapıyorsun bilmiyorum ama ben sana söz verdim. Bu görevden sonra beraber arayacağız. Ben en ayrıntılı bilgilere ulaşacağım, o katili ayağına getireceğim." Derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Bu sondu, bir göreve daha dahil olamayacaktım. "Yalçn, ben göreve gelmiyorum. İstersen sen git ama ben oturup katili arayacağım."

ARTEMİS (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now