• (1) Suçüstü •

876 206 14
                                    

(1) SuçÜstü

Gözlerim dolu dolu, yüreğim hüzünle dolarken elimde titreyen çiçeği gözyaşlarımı dökerek adım adım annemin mezarına kadar taşıdım. O kutsal yeri bulduğum anda, yüreğim bin bir duyguyla titredi. Mezar taşındaki ismi, annemin hatırasını sonsuza dek yaşatacak bilge bir kitabe gibi parlıyordu. Aylin Köse. Acaba sevdiklerimizi korumak için daha fazla ne yapabilirim diye düşünürken, acı bir gerçekle karşılaştım. Onu kaybetmek, hayatımın bir parçasını kaybetmek demekti. Bu anı hatırladıkça yüreğimde derin bir acı hissediyorum. Geceleri, uykusuzca düşüncelerime dalmak zorunda kalıyorum. Onu korumayı ne çok isterdim, o gün onun ölümüyle sanki ben de toprağın altına girdim. Yine gece... Bir albino için sabahları gazap dolu olabilir. Çünkü albinolar güneşe karşı hassastır. Ben neden farklıyım? Bazı albinolar sabahları sokaklarda dolaşırken neden güneşten korkuyorum? Bir vampir olarak dönüşüm geçirmekten de korkar oldum.

Annem Aylin iki ay önce sokakta bir saldırıya uğradı ve lanet olsun ben yine güneşten korkup evimde saklanıyordum. Belki yanında olsam onu koruyabilirdim ama ben bir aptal olduğum için yine karanlık odamda gecenin olmasını bekliyordum. Onu o morgda, o buz gibi yerde, benim gibi bembeyaz görünce nefesim kesildi ve bir kere daha öldüm. Acıtıyordu gitmesi, benim hayat öğretmenimdi, böyle veda edemezdi hayata. Ben ve babam albinoyduk. Ancak babam, ben doğmadan önce güneş yüzünden cilt kanserine yakalanmış ve hayata veda etmişti. Annem, o öldükten sonra beni asla güneşe çıkarmamıştı. Bende güneş kötü bir şey diye güneşten hep korkmuştum. Hayatımda hiç güneşi görmedim ve görmek istemiyordum. O benden babamı almışken onu nasıl seveceğimi bilmiyordum.

Göz yaşımı silip annemin toprağını sevmeye başladım. Buruk bir gülümseme atıp onunla konuştum. "Annem, ben geldim, kızın geldi." Tekrar gözlerim dolunca bu sefer silmedim, herkesten farklı gözlerim ağlayınca rahatlıyordu. Farklı olmasının sebebi, babam ve benim mor gözlere sahip olmamızdı. Albino olarak yine olağanüstü bir özellik... Peki siz arada körleşen ve bir şey görmenizi engelleyen mor gözlere sahip olmak ister miydiniz? Annem; babam ve benden çok farklıydı, o bizim zıddımız gibi: siyah kaşlar, gözler, siyah saçlar... Biz beyaz isek o siyahtı.

"Anne, seni çok özledim." Artık dayanamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Dayanılmaz bir acıydı içimdeki boşluk hissi. "Sen gittikten sonra renkler daha da kayboldu ve hayat daha karanlık oldu. Neden anne? Neden beni bırakıp gittin?" Ölmesi gerekmiyordu, kimsesiz olmak istemiyorum. Ruhum annemle toprağa girmişti, şimdi nasıl yaşayacağımı bilmiyorum.

Nefes nefese kaldığımı hissetmeye başladığımda, terli kıyafetlerimin boynumu sıkdığını fark ettim. Bu tuhaf duygu, açık havada boğuluyor gibi olmak. Ben artık ölümü hissediyorum. Yavaş adımlarla mezarlıktan çıktım. Tekrar dönüp mezarlığa baktım ve fısıldadım. "Görüşürüz anne, iyi geceler. Gerçi sensiz hiç iyi değil geceler ama olsun." Tekrar gülümsedim, yine buruk bir gülümseme, yine hüzün... Yanında ailen olmayınca gerçekten boynun bükük oluyormuş, bunu kaybedince anladım.

Boş sokaklardan geçerken çok ruhsuzdum. Sanki sarhoştum, gideceği yeri bilmeyen bir sarhoş. Sarsak adımlarla eve giderken bir inleme sesi kulağıma fısıldar gibi oldu. Etrafıma baktım ama kimse yok, nereden geldi o ses? Tekrar adım atmıştım ki aynı sesi yine duydum ve bu sefer bir yakarış sesiydi. Sesin geldiği yere doğru gitmeye karar verirken içimi bir sıkıntı sardı. Çünkü ses mahallemizin dibindeki ormandan geliyordu. Biraz tereddüt ettim ama korkunun ecele faydası yoktu, çünkü birilerinin bana ihtiyacı olabilirdi.

Ormana daldığımda yerdeki kuru yaprakların hışırtısı beni rahatsız ediyordu. Sonbahar ayına girmiştik ve ağaçlar yapraklarını döküp çıplak kalıyordu. Kasvetli esen rüzgar ise içime korku ekiyordu. Neden şu an bir korku filmindeki ilk ölen kız gibi hissediyorum? Her neyse şimdi aptal düşüncelerin sırası değil.

ARTEMİS (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now