17

210 15 6
                                    

Jimin

Yoongi hyung'un ölümünün üstünden birkaç gün geçse de herkes hâlâ sessizdi. Özellikle de Taehyung. Günlerce hiç kimseyle konuşmamış yemek bile yememişti.

Bu birkaç gün içinde Namjoon hyung yakalanmış ve tekrar koğuşa getirilmişti. Geldiği gün de her zamanki gibi sırıtarak sözlerini söyleyip yerine oturmuştu. "Yine benden kurtulamadınız."

Ondan her geçen gün nefret etmeye devam ediyordum. Benim hayatımı mahvettiği yetmezmiş gibi buradaki herkesin de hayatını mahvetmişti.

Düşüncelerimden Jungkook'un bana seslenmesiyle uzaklaştım. "Hadi yemekhaneye gidelim."

Kafamı kaldırıp bana bakan gözleriyle gözlerimi buluşturdum. "Sen önden git. Ben Taehyung'u ikna edeceğim. Günlerdir hiçbir şey yemiyor."

Beni onaylayıp diğerleri gibi koğuşdan çıktı. Koğuşda ise sadece Taehyung,ben ve uyuyan Namjoon hyung vardı. Taehyung'un yanına yaklaşıp oturdum. "İyi misin?"

Cevap vermedi. Sadece gözlerime baktı. O konuşmasa da çok net bir şekilde anlaşılıyordu gözlerinden. Çok acı çekiyordu. Belki de bağırıp çağırmak,yıkıp dökmek istiyordu her şeyi ama kendini tutuyordu.

Onu omuzlarından tutup kendime çektim ve sımsıkı sarıldım. "Jimin..."

"Hm?"

"Ben ne yapacağım? Ben onsuz ne yapacağım? Ölürüm ki ben. Dayanamam onsuzluğa." Onu kendimden ayırıp gözyaşlarını sildim.

"Yapma böyle. Yoongi hyung-"

"Yaşamanı isterdi deme. Yaşamamı isteseydi burada,yanımda olurdu."

"Deme böyle. Üzeceksin onu. En çok senin için çabaladı. Seni bırakmak istemediğine eminim."

"O zaman yanına gitmemde bir sakınca yok."

"Taehyung... Yapma sakın. Lütfen..."

"Neden? Ha burda beni öldürmüşler ha kendi kendimi öldürmüşüm. Ne farkeder? Yoongi hyung olmadığı sürece burada öleceğim zaten."

"Sen gidersen benim hiç arkadaşım kalmaz."

"En azından yanında Jungkook var. Yalnız değilsin."

"Sen de yalnız değilsin. Yanında biz varız. Hepimiz senin için çok endişeleniyoruz. Bu yüzden lütfen bir şey yapma,olur mu?"

Kafasını aşağı yukarı sallayıp kısa bir süre bana sarıldı. Ayrıldığımızda ikimizde gülümseyip gözyaşlarımızı sildik. "Hadi kalk bakalım. Günlerdir hiçbir şey yemiyorsun."

Ayağa kaldırıp onu kapıya yönlendirdim. "Sen önden git,hemen arkandan geleceğim."

Beni onaylayıp çıktığında kapıyı kapattım ve arkama döndüm. Çoktan uyanmış sırıtarak bana bakıyordu.

"Bu cesaret nereden geliyor küçük kardeşim?" Ayağa kalkıp karşıma geçti. "Benden korkmuyor musun? Seni öldüreceğimi biliyorsun."

"Artık korkmuyorum. Sadece iğreniyorum."

"Jungkook'un arkasından kuyruğu gibi gitmeliydin. O senin yanından bir saniye bile ayrılırsa neler olacağını düşünmüyor musun?"

"Başından beri amacın beni öldürmekse neden onları öldürdün? Onların bir suçu yoktu."

"Hayır,yanılıyorsun. Onlar suçluydu. Jin bana ihanet etti. Yoongi de kendini benden üstün görüyordu. En büyük ihaneti de Changkyun yaptı. Başından beri o da ölmeyi hakediyordu."

"Ne saçmalıyorsun?"

Kahkaha attı. Nereden geldiğini bilmediğim maket bıçağını bana doğrulttu. "Changkyun da bu dünyaya veda etti. Birazdan cesedini bulurlar."

Gözlerimden yaşlar akarken ondan bir kez daha nefret ettim.

"Keşke hepinizi öldürebilsem. Ama yapabildiğim kadar yapacağım. Ben ölsem bile sizi öldürmek isteyen çok kişi var. Burada oturmama rağmen Changkyun nasıl öldü sanıyorsun."

"Pislik."

Tekrar o iğrenç kahkahası kulaklarımı doldurduğunda dikkati bende değilken hızla elindeki maket bıçağını kaptım. Ondan birkaç adım uzaklaştığımda şaşırmış beni izliyordu.

"Beklemiyordum. Bu kadar cesaretli olacağını düşünmemiştim. Ama bu önemli değil,zaten bugün öleceksin."

O üzerime yürürken tek yapabildiğim geri geri yürümekti. Her ne kadar elimde bıçak da olsa onu kullanacak cesareti kendimde bulamıyordum.

Bugün ikimizden biri ölecekti. Ya ona boyun eğip ölüme gidecektim. Ya da bir cinayet işleyecektim.

Get Me Out of Here -JİKOOK-Where stories live. Discover now