XVI. KAYAN YILDIZ

1.1K 90 466
                                    

SELAAAAAAAMM!!!!🙇🏻‍♀️🙇🏻‍♀️

Bir sonraki bölümün ilk kitabın finali olduğunu hatırlatmaya geldim. Asterya tahminimce iki
kitaptan oluşacak. Sonrasında onlara veda edeceğiz. Bir sonraki bölümden sonra SP'ye bölüm atmaya başlayacağım. Ardından(her ne kadar bunun için söz veremesemde) TA'i yayımlamaya çalışacağım. Bir de minik bir süprizim var. Onun için çalışıyorum.🪷 Neyse çok konuştum kaçayım bennn.⭐️⭐️

İyi okumalar herkese.🤍

AS.

🔏


XVI. "KAYAN YILDIZ"
"Bir yıldız gibi kayarım hayatından, yapabileceğin tek şey dilek tutmak olur."

Daisy Gray- Wicked Game(Cover)






Geçmiş;

Saçlarını okşar sanmıştı, bilmiyordu babasının onun güçlü durabilmesi için acı çektireceğini.

"Doğum günü, ha?" diye mırıldandı adam. Bugün günlerden 17 Ocak'tı. Cehennem evi olan çocuğun, Vuslat Akkor'un doğum günü.

"Erkekler doğum günü kutlamaz."  dedi sert ve tok bir sesle.

Adamın kocaman eli, çocuğun omzuna yerleşti. Hafifçe sıktırdı.

"Doğum günleri sadece acı getirir."

Babalar hep doğru söylerdi zaten, değil mi?
Bir pasta üflemek isterdi belki de. Mumları nefesiyle teker teker söndürerek onu alkışlayan insanlara bakmak isterdi. Ama erkekler doğum günü kutlamazdı.

Doğum günleri sadece acı getirirdi.

Yanlış anlamayın sakın, Köksal Akkor hiçbir zaman kötü bir baba olmamıştı. Sadece biliyordu, evrenin nasıl bir yer olduğunu çok iyi biliyordu. Her şeye rağmen arkasında ayakları üzerinde durabilen, gözü kara bir oğlan miras bırakmak istiyordu geride.

Ancak pastadaki mumları üflemek küçük bir erkek çocuğunun istemeyeceği bir istek değildi.

Özünde o bir çocuktu.
Özünde hepimiz çocuklardık.
Hayal kurmalıydık, mum üflemeliydik...

Hayalleri olacaktı, onları gerçekleştirmek için çabalayacaktı. Belki hayal kırıklığına uğrayacaktı. Başaramayacaktı. Büyümek zorunda kalacaktı, bir canavara dönüşecekti. Sonuçta geriye bakınca şeytanda önceden bir melekti. Tıpkı Vuslat'ın bir çocuk olması gibi.

Yaşamak için, hayallerini gömüyordu toprağa. Yaşamak için çocukluğunu koyuyordu o tabuta. O bir hayatta kalandı.

"Baba." dedi çaresiz bir mırıltıyla. "Pasta bile alamaz mıyız? Ayçelen çileklerini çok seviyor..."

"Hayır."

Parıldayan zifir harelerini yavaşça yere indirdi küçük çocuk. "Ne söyledim sana?" dedi Köksal sert bir sesle. "Bu hayat sana her zaman güzel hediyeler getirmez," Gözleri gelen ağlama sesiyle kapıya çevrildi. "Acı çekmeden ulaşamazsın bazı şeylere."

ASTERYAWhere stories live. Discover now