XIV. YERDEKİ KARGALAR

1.1K 100 577
                                    


İyi okumalar herkese.🤍

AS.

🔏


XIV. "YERDEKİ KARGALAR"
"Ve en iyinin ebedi ve ezeli, uykularının
vardığı yerde."


The Perfect Girl- Mareux



Çocuklar çikolata ve şeker yemeli, masal dinlerken daha yarısına gelmeden uyuya kalmalı, parka gitmeli, evcilik oynamalı, koşmalı, bazenleri belki de düşmeli. Ama yalnız olmamalı.

O günden sonra, Vuslat Akkor ne zorluklar yaşadı, ya da kız kardeşi olan Ayçelen Akkor ne acılar çekti bilemeyiz. Ama beraber olmaları gerekirken ayrı kalan kardeşler daha. Tanıdık geliyor mu Asterya?

Adil, yaşamayı hak ediyordu. Taşıdığım güçler ya da her neyse hiçbirini istemiyorum. Hepsinin bir payı var kardeşimin benden çalınmasından. Rüyalarımı ele geçirmiş durumdalar, benim yüzümden.

O evin yanması Ayçelen yüzünden değildi. Ama Adil'in ölümü benim yüzümdendi.

Arkada kalan olmak çok zor Adil,
Geri gelsen olmaz mı Adil?
Nelerimi feda etmezdim...
Bir bilsen, asla gitmezdin.

Rüyamdaki ses Adil'e aitti. Ve anneme sorduğu tek bir soru vardı.
"Neden?"

Neden?

Belki de, sadece yaşadığım şeyler yüzünden kötü etkilenmiştim. Zihinim bana oyun oynuyordu. Sonuçta annem hiçbir zaman kötü bir anne olmamıştı. Annemin tek hatası bizi erken bırakmak olmuştu. Değil mi?

Onca yıllık yalnız hayatıma rağmen Deniz benimle olmuştu. Bir arkadaştan fazlası, bir kardeş gibiydi. Son zamanlarda onunla fazla konuşamasakta asla kopmayacak güçlü bir bağ bizimkisi. Birbirimiz için ölecek kadar. Ya da yaşayacak.

Gözlerimi sımsıkı birbirine bastırırken bir soğukluğun yanağımdan aşağıya doğru süzüldüğünü hissettim. Ellerim kirpiklerime giderken beni şaşırtan ıslak olmalarıydı. Burnumu çekerken hızla gözlerimi sildim, zorla aralarken yutkunarak doğrulmaya çalıştım. Vuslat'ın odasındaydık, üzerim değiştirilmişti ve temizlenmiştim. Ama arabaya bindiğimden sonra ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Henüz hava kararmış değildi ama kararmak üzereydi, ya da yeni sabah oluyordu. Başıma saplanan kaotik ağrı yüzünden yüzümü buruşturdum, gözlerim tekli koltukta oturmuş, elindeki kağıt gibi şeye bakan Vuslat'a gitmişti. Onunsa gözleri hemen beni buldu.

"Sarışın," devam etti, "Uyanmışsın." Saçları dağılmıştı, gözlerinde anlamlayamadığım bir duygu vardı. Çözememiştim. Bir şey demek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi sanki.

"Vuslat," dedim kuru bir sesle. Gözlerim onun zifirlerine kilitlenmişti resmen. O ağlamış mıydı? Gözleri kıpkırmızıydı. "Nerede?" dedim. Kimin olduğunu ikimizde biliyorduk.

"Aşağıda, uyuyor."

"Konuştun mu, peki?"

ASTERYADove le storie prendono vita. Scoprilo ora