METALLUM - 16.BÖLÜM - DERİN DÖNÜŞÜM

127 19 18
                                    

Çoktan yazılmış olan bölümü, özel hayatımda yaşanan bazı sürprizler sebebiyle bir türlü paylaşamadım. Hayat bazen böyle yapıyor insana :) Keyifli okumalar!

🔮


Canımın acısı sebebiyle odağımı kaybettiğim anlar benim için çok da uzak değildi. Bundan birkaç ay öncesinde Captivum'da, aylar belki de yıllar gibi hissettiren bir süre boyunca hissettiğim tek şey acıydı.

Buna alışıktım. Neredeyse, acı içerisindeyken odağımı koruyabilmeye dair bir yetenek geliştirdiğim bile söylenebilirdi.

Pegasus ise bu şiddetli acıyı benden almaya alışıktı. Bağlarımızın belki bu denli güçlenmesinin temel sebebiydi Captivum. Orası hayatımın en büyük cezası olsa da, bana iki küçük ödül bahşetmişti.

Azraillik. (ödül olduğundan şüpheliydim, sadece annemi görebildiğim için minnettardım.)

Ve Pegasus'la olan bağlarımın güçlenmesi.

Şimdi ise, üçüncü ödülümün tadını çıkarıyordum. Bayılmam gereken şiddetteki bir acıya dayanıyor, odağımı korumaya çalışıyordum.

Kulaklarımı dalga dalga esir eden uluma ise yardımcı olmuyordu.

Bu öyle bir ulumaydı ki, vücudumdaki her bir hücreyi titreştiriyor ve her birinin ödünün koptuğundan emin oluyordu. Kurtan bir kurda dönüşmüştü. Peki bu ne demekti?

Kurda dönüştüğünde kendini kaybediyor muydu? Tanıdığı insanları tanımaya devam mı ediyordu yoksa hislerden arınmış gerçek bir kurt mu oluyordu? Kaydu'nun adamları "O bir Kara Kurt. Ona saldıramayız" derken bu sanki bir kuralmış gibi, yasakmış gibi konuşmuşlardı. Sanki "kara kurt" diye bir olgu varmış gibi...

Kurda dönüşmek de ne demekti? Daha önce böyle bir şeyi hiç duymamıştım. Gerçi, ben neyi duymuştum ki?

Ancak kimse bahsetmemişti de. Kaydu'nun savaşçı olduğunu bilen insanlar, bana savaşçılığın bir kurda dönüşmek olduğundan bahsetmemişlerdi. Bildiğimi mi varsaymışlardı yoksa bilerek mi gizlemişlerdi?

Kurtan, bu dönüşümü tetiklemek için ne tür manyakça bir plan yapmıştı?

Başımı iki yana salladım. Kafam patlayacak gibiydi. İçine düştüğüm belirsizlik yetmiyormuş gibi, savunmasızdım da. Sochru yapamıyor, ay taşımı kullanamıyordum. Bu mağarada buluşmak çok kötü bir fikirdi. Eğer bugün buradan sağ çıkarsak, kendimize düzgün bir buluşma yeri bulmalıydık.

Uluma bir kere daha hücrelerimi adeta ikiye böldüğünde bütün dikkatim önümdeki iki kurda çevrildi. Birbirlerinin etrafında dönmeleri sayesinde Kurtan'ın yüzünü görme şansını elde etmiştim.

Yüzü de gövdesinin geri kalanı gibi simsiyah tüylere bürünmüş, kara gözlere ev sahipliği yapıyordu. Simsiyahtı, baştan aşağı simsiyah. Öyle ki, gündüz vakti etrafındaki ışığı bile yutuyordu sanki.

Dönmeyi ilk bırakan bozkurt oldu. Gözün zor seçebildiği bir çeviklikle kara kurdun üzerine atladı. Kara kurt hamleyi kolaylıkla savuşturdu ve beklemeye devam etti.

Saldırmıyordu.

Bunun sebebi birçok şey olabilirdi. Babasına saldırmak istemiyor olabilirdi, hiyerarşi sebebiyle karşısındaki bozkurda saygı duyuyor olabilirdi. Her ne sebeptense, sadece savunma yapıyordu.

Bozkurt bir kere daha saldırdı.

Açtığı ağzından net bir biçimde görülebilen sivri dişlerini kara kurdun boğazına geçirdi. Kara kurdun dudaklarından dökülen inilti benim kalbime saplandı. Çevik bir hareketle boynunu bozkurdun ağzından çekti. Boynundan damlayan birkaç damla kan, kahverengi toprakta kayboldu gitti. Yutkundum. Bakışlarımı Suka'ya çevirdim. Bana bakmamaya devam ediyordu. Öyle sinirlenmiştim ki, içimi bir anda kafasını koparma isteği doldurmuştu adeta. Neden aptal bir robot gibi davranıyor ve bize yardım etmiyordu?! Delirecektim.

AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin